31 Aralık 2011 Cumartesi

2012 Beyaz Desene

Evet herkesin bildiği üzere 2011 simsiyah geçti bizim için. Hangi birini sıralasam hangi birinden başlasam bilemedim ama kısaca bakmak gerekirse, yüreğimizi ağzımıza getiren ve bizi üzen olaylar şunlardı:

-Mali tablo ve artan borçlar.
-Transfer manyaklığı ve transferlerden sonra Yıldırım Demirören’e karşı olan rüzgarın bir anda tersine dönmesi. (Bazı kesimler için)
-Erkek voleybol takımının “tekrar” küme düşmesi.
-Yine Yıldırım Demirören’in amatör branşlar hakkındaki fikirlerini beyan etmesi.
-Şike davası. Tayfur Havutçu, Serdal Adalı, Ahmet Ateş’in haksız yere bazı iftiralara maruz kalması.
-Yıldırım Demirören’in kulüpler birliği başkanı olması ve Fenerbahçe tutumu.
-Serdal Adalı’nın istifası.
-Kadın basketbol ve kadın voleybol takımlarının bu seneki hali.
-Son olarak Fi-Yapı’nın sponsorluk anlaşmasını fesih etmesi.

Bu saydıklarım bir çırpıda aklıma gelenler bunları genişletebiliriz. Amatör branşlardaki hedefsizlik,  maaş ödenmemesi vs vs.. Bunları listeye dahil etmiyorum ne de olsa alıştık her sene oluyor ne yazık ki. İyi şeyler olmadı mı diyeceksiniz, oldu tabi. Fakat hangisi bu kadar etkiliydi diye sorabiliriz Türkiye kupasını almamız mı yoksa 3 Kartalın tutuksuz yargılanması mı?

Neyse 2011’in son yazısını da fazla uzatmayalım. Kısacası 2011 "siyah" dedi. Ben de diyorum ki 2012 "beyaz" desene..

İyi yıllar Beşiktaşlı, iyi yıllar Beşiktaş’ım.

23 Aralık 2011 Cuma

İlk Yarı'nın Ardından

17. Hafta maçlarının son bulması ile 2010-2011 sezonun ilk yarısı kapandı. Kısa zaman aralıklarında çok maç yaptık. Tablo ise fena değil…





Beşiktaş, UEFA Avrupa Ligi’nin Play Off turu ile açtı sezonu. Toplamda 25 resmi maç yapan takımımız, bunların 14’ünde galip gelirken, 5 kez berabere kaldı. 6 maçta ise sahadan puansız ayrıldı. Bu karşılaşmalarda rakip filelere 41 gol bıraktı(Maç Başı: 1,6 gol) Kalesinde ise 26 gol gördü(Maç Başı: 1 gol) Bu istatistiklerde en dikkat çeken özellik; kalemizde çok gol görmemiz. Bu durumun önlemi artık alınmalı. Neredeyse her takımdan gol yer olduk.En golcü oyuncularımız Mustafa Pektemek ve Hugo Almeida oldu(6’şar gol) Burak Yılmaz’ın tek başında 16 gol attığı ligde, bizim forvetlerimizin ise bu kadar kısır kalması düşündürücü. Takımın asist krallığına ise Manuel Fernandes oturdu(8 asist)

Avrupa Ligi’nde işler bizim için iyi gitti. Zorluk derecesi yüksek olan grubumuzu lider apoletiyle bitirerek, 2. Tur’a yükseldik. Bu turdaki rakibimiz ise Braga. Geçen sezona oranla daha kötü oynuyorlar.( Zaten bana göre geçen sene finali hak etmediler) Kişisel fikrime göre ne Dinamo Kiev’den ne de Stoke City’den daha iyi takım. İlk maçın deplasmanda olması avantaj. Eğer bilinçli ve gerçek gücümüzü göstererek oynarsak turu geçme ihtimalimiz yüksek. Önceki sezon yaptığımız hataya bu sefer düşmeyelim. Bu yüzden bir sonraki turdaki muhtemel rakibimizi konuşmak istemiyorum. Önce önümüzdeki işe bakalım.

Lige dönersek, liderin 5 puan gerisindeyiz. Fikstürümüz sıralanma açısından iyi, fakat 2. Yarı derbileri dışarıda oynayacağımız unutulmamalı. Ligin sonunda Play-Off olduğundan fazla önemsenmese de kolay puan kayıpları artık son bulsun. Oynadığımız Gençlerbirliği, Samsunspor ve Galatasaray maçları bariz elimizden kaçtı.

25 maçlık periyodun öne çıkan isimlerinin başında gelen adam Manuel Fernandes. Sadece 2 Milyon Euro ile takıma dahil olan “futbol aşçısı” sakatlıkların bol olduğu dönemde Carvalhal’in de yardımıyla takımı tek başına sırtladı, büyük iş yaptı. Yıldızı parlayan diğer isim ise istikrar abidesi Egemen Korkmaz. Hırsı, mücadelesi ve azmiyle savunmayı topladı. İtiraf etmeliyim ki ilk alındığını duyduğumda “Bu heriften hiç bir şey olmaz” dedim, beni haksız çıkardı. Alkışlar bu iki Kartal’a.

İlk yarıda benim için bekleneni veremeyen iki isim vardı. İsmail Köybaşı ve Necip Uysal. Çok kötü değillerdi ama böyle de değiller. Belki sakatlıklar, belki İsmail’in alternatifsiz olması performanslarını aşağıya çeken etmenlerdendi. Ama yeni yılla beraber onlarında beklenen performansı verebileceklerini düşünüyorum. Holosko, Edu, Ekrem, Sidnei ve Rüştü ise takıma artık katkı vermiyor.

Sakatlıklarla boğuştuğumuz dönemde iyi sonuçlar aldık. Carvalhal takımı güzel idare ediyor. Az günde çok maç oynamaya alıştık. Tatil çok uzun değil. Ersan ve Bebe’nin takıma katılması gücümüze güç katacaktır. Bana göre transferde yerli oyuncuya yönelmeli. Transfer döneminin 2. Yarı başladıktan sonra açılması da ayrı bir komedi.

Son olarak Tayfur Havutçu hakkında konuşmak istiyorum. Tahliye olmaları hepimizi sevindirdi; fakat her geçen gün yeni Tape’lerin ortaya çıkması pek yüzleri güldürmedi. Kendi oyuncuları hakkında bu kadar rahat ileri geri konuşması hiç hoş değil. Hafta arası da yazdığım gibi: Temiz olabilirsin, fakat sandığımız gibi “ADAM” değilmişsin. Kusura bakma kardeşim, artık benim için “Beşiktaş’ın Çocuğu” da değilsin…

Yine lafı çok uzattım, esenliklerle kalın…

20 Aralık 2011 Salı

Spor Toto Süper Lig Transfer Dosyası (2011-12)



ANKARAGÜCÜ
GELENLER: Veli Torun (Yozgatspor-KB), Serkan Şirin (Diyarbakır BB-KB), Kaan Kanak (İnegölspor-KB), Serol Demirhan (Ankara Demirspor-KB)
GİDENLER: Özgür Çek (Fenerbahçe), Theo Weeks (Göztepe), Tonia Tisdell (Mersin İdman Yurdu), Senecky, Jaroslav Cerny, Jan Rajnoch (Sivasspor), Murat Duruer (Gençlerbirliği), Umut Sözen (Kayserispor), Hürriyet Güçer & Ediz Bahtiyaroğlu (Eskişehirspor), Serdar Özkan (Samsunspor), Kağan Söylemezgiller & Güven Varol & Ergin Keleş & Bora Körk &  Uğur Uçar (Karabükspor), Özden Öngün & Turgut Doğan Şahin (Gaziantepspor), Ziya Günay, Fırat Sandıkçı
SÖZLEŞME YENİLEYENLER: 
SÖZLEŞMESİ BİTENLER: Hakan Kutlu, Mert Erdoğan
TD: Hakan Kutlu

ANTALYASPOR
GELENLER: Emre Torun (Beypazarı Şekerspor), Petr Janda (Slavia Prag)
GİDENLER: Necati Ateş (Galatasaray), Kenan Özer (Boluspor)
SÖZLEŞME YENİLEYENLER: 
SÖZLEŞMESİ BİTENLER: Radeljic, Sedat Ağçay, Mehmet Yılmaz, Erkan Sekman, Zitouni, Doğa Kaya, Ibrahim Dağaşan,, Ali Turan, Ömer Çatkıç, Uğur İnceman, Deniz Barış
TD: Mehmet Özdilek

BEŞİKTAŞ
GELENLER:
GİDENLER: Onur Bayramoğlu (Gençlerbirliği), Rıdvan Şimşek (Elazığspor-K), Doğukan Pala (Adana Demirspor-K), Volkan Ekici & Ali Kucik (Göztepe)
SÖZLEŞME YENİLEYENLER: Mehmet Erkut Şentürk, Hasan Türk
SÖZLEŞMESİ BİTENLER: Tomas Sivok, Edu (Schalke 04-KB), Sidnei (Benfica-KB), Bebe (Manchester United-KB), Aurelio, Rüştü Reçber 
TD: Tayfur Havutçu

BURSASPOR
GELENLER: Hakan Aslantaş (Konyaspor), Sebastian Pinto (O'Higgins)
GİDENLER: Kirita, Insua, Ramazan Sal (Urfaspor), İsmail Göktaş (Tarsus İY), Bedri Can Özdoğan (Menemen Belediyespor-K)
SÖZLEŞME YENİLEYENLER: Batalla, Serdar Aziz, Turgay Bahadır, İbrahim Öztürk, Yavuz Özkan
SÖZLEŞMESİ BİTENLER: Ömer Erdoğan
TD: Ertuğrul Sağlam

ESKİŞEHİRSPOR
GELENLER: Hürriyet Güçer & Ediz Bahtiyaroğlu (Ankaragücü), Akos Elek (Videoton)
GİDENLER: Kris Boyd (Portland), Mehmet Yıldız (Karabükspor), Mehmet Boztepe, Adem Sarı (Şanlıurfaspor-K), Deniz Vural (Balıkesirspor-K)
SÖZLEŞME YENİLEYENLER: Fatih Aydın, Alper PotukErkan Zengin
SÖZLEŞMESİ BİTENLER: Volkan Yaman, Sinan Ören, Serdar Özbayraktar, Bülent Ertuğrul, Nadareviç, Koray Arslan
TD: Ersun Yanal

FENERBAHÇE
GELENLER: Özgür Çek (Ankaragücü), Moussa Sow (Lille)
GİDENLER: Uğur Boral (Samsunspor), İsmail Aslan & Berkay Öztuvan (Giresunspor-K), Recep Berk Elitez (Erciyesspor-K), Hasan Erbey (Konya Torku Şekerspor-K) 
SÖZLEŞME YENİLEYENLER: Aykut Kocaman
SÖZLEŞMESİ BİTENLER:  Reto Ziegler (Juventus-KB), Yobo (Everton-KB), Bilica, Emre Belözoğlu, Serkan Kırıntılı, Selçuk Şahin, Bekir İrtegün, Bilal Niyaz, Mert Günok
TD: Aykut Kocaman

GALATASARAY
GELENLER: Mehmet Batdal (Karabükspor-KB), Yiğit Gökoğlan (Manisaspor)
GİDENLER: Berkin Arslan (Kartalspor-K), Kazım Kazım (Olympiakos-K)
SÖZLEŞME YENİLEYENLER: Semih Kaya
SÖZLEŞMESİ BİTENLER: Aykut Erçetin, Ayhan Akman, Servet Çetin, Felipe Melo (Juventus-KB), Sabri Sarıoğlu, Erhan Şentürk, Berkin Arslan
TD: Fatih Terim

GAZİANTEPSPOR
GELENLER: Kerim Zengin (Sivasspor), İbrahim Akın, Sapara (Trabzonspor-K), Sezer Badur (Trabzonspor), Turgut Doğan Şahin & Özden Öngün (Ankaragücü)
GİDENLER: Wagner (Fluminense), Arafat Djako (Anzhi-KB), Murat Ceylan (Samsunspor-K), Olcan Adın (Trabzonspor), Çetin Güngör
SÖZLEŞME YENİLEYENLER: Murat Ceylan, Mahmut Bezgin, Ivan de Souza, Serdar Kurtuluş
SÖZLEŞMESİ BİTENLER: Binya (N.Xamax-KB), Elyasa
TD: Hikmet Karaman

GENÇLERBİRLİĞİ
GELENLER: Ergün Teber (Samsunspor), Onur Bayramoğlu (Gençlerbirliği), Murat Duruer (Ankaragücü), Ersen Martin (Kasımpaşa)
GİDENLER: Harbuzi (Manisaspor), Sakıb Aytaç (Denizlispor-K), Sezai Zehiroğlu, Mahmut Boz & Ogbonnaya (Karşıyaka-K), Erdal Kılıçaslan (Mersin İdman Yurdu), Burak Özsaraç, Serkan Çalık (K.Erciyesspor)
SÖZLEŞME YENİLEYENLER: Kulusic, Fuat Çapa
SÖZLEŞMESİ BİTENLER: Hervé Tum, Emre Aygün, Mehmet Akgün, Yasin Öztekin
TD: Fuat Çapa

İBB
GELENLER: Tom (Litex Lovech), İskender Alın
GİDENLER: 
SÖZLEŞME YENİLEYENLER:
SÖZLEŞMESİ BİTENLER: Efe İnanç, Ekrem Ekşioğlu, Behram Zülaloğlu, Ali Güzeldal, Metin Depe, Taner Yalçın (Köln-KB)
TD: Arif Erdem

KARABÜKSPOR
GELENLER: Mustafa Sarp (Samsunspor), Güven Varol & Kağan Söylemezgiller & Ergin Keleş & Bora Körk & Uğur Uçar (Ankaragücü), Larrys Mabiala (OGC Nice), Anıl Karaer (Adanaspor), Jugurtha (C.Burgas), Sanel Jahic (APOEL), Mehmet Yıldız (Eskişehirspor)
GİDENLER: Tozo, Murat Selvi (Elazığspor), Ahmet Cebe (Akhisarspor), Rıdvan Şimşek & Ali Kucık (Beşiktaş-KB), Merter Yüce (Akhisarspor), Güven Güneri (İnegölspor), Mehmet Batdal (Galatasaray-KB), Oğuzhan Barış, Sinan Kaloğlu, Nikolic, İsmail İsa (Elazığspor-K)
SÖZLEŞME YENİLEYENLER: 
SÖZLEŞMESİ BİTENLER: Bülent Korkmaz, Bilal Kısa, Hocine Ragued
TD: Bülent Korkmaz

KAYSERİSPOR
GELENLER: Ömer Bayram (NAC Breda), Kamil Ahmet (Bucaspor), Nurettin Kayaoğlu (Schalke 04), Biseswar (Feyenoord), Umut Sözen (Ankaragücü)
GİDENLER: Ömer Kulga (Orduspor), Santana
SÖZLEŞME YENİLEYENLER: Abdullah Durak 
SÖZLEŞMESİ BİTENLER: Shota Arveladze, Riveros (Sunderland-KB), Pekarik (Wolfsburg-KB)
TD: Shota Arveladze

MANİSASPOR
GELENLER: Harbuzi (Gençlerbirliği), Mejolaro (Setubal), Vucicevic (Anorthosis)
GİDENLER: Adem Büyük (Kasımpaşa)Yiğit Gökoğlan (Galatasaray), Tuncay Süren (Eyüpspor), Simpson (Young Boys)
SÖZLEŞME YENİLEYENLER: Nizamettin
SÖZLEŞMESİ BİTENLER: İlker Avcıbay, Burak Can Balcı, Murat Erdoğan, Onur Karakabak (Fenerbahçe-KB), Mehmet Güven, Isaac Promise, Ömer Aysan, Ferhat Çökmüş
TD: Reha Erginer

MERSİN İDMAN YURDU
GELENLER: Danilo Petrolli (Sahel), Spas Delev (CSKA Sofia), Erdal Kılıçaslan (Gençlerbirliği), Barış Ataş (Trabzonspor-K), Tonia Tisdell (Ankaraspor-K)
GİDENLER: Mehmet Polat, Fatih Şen (Şanlıurfaspor), Kamanan (FK Gabala), Amoah
SÖZLEŞME YENİLEYENLER: 
SÖZLEŞMESİ BİTENLER: Hakan Bayraktar, Mustafa Keçeli, İlhan Özbay, Çagdaş Atan, Hakan Arıkan, Zurita, Erhan Güven, Nurullah Kaya, İbrahim Kaş (Bursaspor-KB), Beto, Ferdi Coşkun (Gaziantepspor-KB), Erman Özgür, Hasan Uçüncü
TD: Nurullah Sağlam

ORDUSPOR
GELENLER: Ömer Kulga (Kayserispor), Eren Albayrak (Trabzonspor-K), Bruno Mezenga (Flamengo), Javito (Olympiakos-K), Hasan Kabze (Montpellier)
GİDENLER: Caner Osmanpaşa (Denizlispor-K), Banahane (Giresunspor-K), Zijler, İbrahim Şahin (Göztepe), Culio (Galatasaray-KB)
SÖZLEŞME YENİLEYENLER: 
SÖZLEŞMESİ BİTENLER: Stancu (Galatasaray-KB), Abdurrahman Dereli, Sedat Bayrak, Joao Ribeiro (Guimaraes-KB), Murat Kalkan, İrfan Başaran, Sinan Turan, Emre Özkan (Beşiktaş-KB)
TD: Hector Cuper

SAMSUNSPOR
GELENLER: Murat Ceylan (Gaziantepspor-K), Serdar Özkan (Ankaragücü), Gekas (E.Frankfurt), Uğur Boral (Fenerbahçe), Dejan Kelhar 
GİDENLER: Ahmet Şahin (Elazığspor), Mustafa Sarp (Karabükspor), Ergün Teber (Gençlerbirliği), Dilaver Güçlü (Denizlispor), Kılıçarslan Kopuz (Ofspor), Orhan Taşdelen (K.Erciyesspor), Ersin Veli (Giresunspor), Ufuk Bayraktar (Gaziantep BB), Bülent Kocabey (Karşıyaka), Dominguez, Burak Çalık (Adanaspor-K), Savaş Yılmaz (Boluspor), Bance (Al Ahly-KB)
SÖZLEŞME YENİLEYENLER:
SÖZLEŞMESİ BİTENLER: Khubutia (Gaz Metan-KB), Ehiosun (Portland-KB), Yenal Tuncer (Bursaspor-KB), Anıl Dilaver (Galatasaray-KB), Adem Alkaşı, Mahmut Taşkıran (Fenerbahçe-KB)
TD: Mesut Bakkal

SİVASSPOR
GELENLER: Jan Rajnoch (Ankaragücü)
GİDENLER: Kerim Zengin (Gaziantepspor), Cihan Yılmaz (Karşıyaka), Mamadou Diallo, Milan Borjan, Souleymane Keita, Mahmut Boz (Gençlerbirliği-KB), Rasmussen (Celtic-KB)
SÖZLEŞME YENİLEYENLER: Kadir Bekmezci, Erman Kılıç
SÖZLEŞMESİ BİTENLER: Rıza Çalımbay, Mehmet Nas, Hayrettin Yerlikaya, Uğur Kavuk, Sandro, Eneramo
TD: Rıza Çalımbay

TRABZONSPOR
GELENLER: Jebrin Torric (Bucaspor), Olcan Adın (Gaziantepspor), Enes İç (1461 Trabzon-K)
GİDENLER: Sezer Badur (Gaziantepspor), Eren Albayrak (Orduspor-K), Sapara (Gaziantepspor-K), Murat Tosun (1461 Trabzon-K), Pawel Brozek (Celtic-K), Barış Ataş (Mersin İdman Yurdu-K)
SÖZLEŞME YENİLEYENLER: Tolga Zengin, Alanzinho, Onur Kıvrak
SÖZLEŞMESİ BİTENLER: Murat Tosun, Glowacki, Ferhat Öztorun, Rasimcan Değirmenci
TD: Şenol Güneş

15 Aralık 2011 Perşembe

Kağıt Üzerinden Ötesi: Dağılın Ulan

Carvalhal, ideal sistemini oturtmaya başladı diyorsak eğer neler döndüğüne dair biraz konuşmak gerek. Nitekim sahada, maçtan önce yazılan dizilişlerden öte bir durum var.

Son yıllardan farklı olarak en net gelişim defansta. İyi/Kötü değerlendirmesi bir yana. Beşiktaş'ın ezbere sayılan bir geri dörtlüsü var. Egemen-Sivok tandemde; İsmail-Hilbert kanat beklerde. Hiçbirine itirazım olamaz. İyi veya kötü oynadıkları maçlar olabilir ancak şu ana kadarki performansları ile her 11'in ideal oyuncuları. Ekrem ve Toraman'ı bir süre daha defans yaparken görmesek fena olmaz hani.

Herkesin futbol görüşü farklı. "Benim" görüşüme göre maç orta sahada kazanılır veya kaybedilir. Sene başından beri en çok buna baktım ve son zamanlarda ideal kadroyu görür gibi oldum: Ernst, Fernandes, Veli, Necip.

Aurelio ve Simao'nun aynı anda sakatlık geçirmesi bu dörtlüyü zorunlu hale getirmiş olabilir ancak böyle kalsa çok "şık" olur. Ernst/Aurelio/Toraman ve Simao/Veli/Ekrem/Alves(?) kendi aralarında döndürülürse rotasyon da tamamdır. Bu sistem ile Fernandes ve Quaresma dışında "alternatifsiz" oyuncu kalmıyor. Ancak onların yerleri de kadro genişliği sayesinde "farklı tip" oyuncular ile de olsa doldurulur.

Kağıt Üzerinde anlatmak istediğim şu:

Hücum:



Hücum ederken bu diziliş hem takım anlamında yayılma, hem de bireysel niteliklerin ön plana çıkması açısından en uygun şartların hazırlanması demek. Veli ve Necip'in başarıyla oynadığını gördük bu rollerde. İkisi de kanatlara -beklere- yardımcı oluyor, top kesiyor ve hatta topu direk taşımayı da beceriyor. Ayrıca Fernandes'in oyun kurarken fazla baskı görmemesi gerek. Gençler öne çıkıp rakip orta sahayı iterek ona da yer açmış oluyor. Sağlı/sollu değişken oynamaları da mümkün. Ernst emniyet adamı.

Bu dizilişin en kritik noktası "Forvet"lerden birinin Quaresma olması durumunda ortaya çıkıyor. Sınırsız serbestlik ve kanada kilitli kalmama şansı var. Kaleye yakın Quaresma, Gol atan Quaresma. Son maçlarda iyiden iyiye görmüştük bunu, sonrası malum şanssızlık.

Defans:



Ülkenin en büyük futbol kilişesi: "Quaresma defansa yardım etmiyor yea" ise, ilacı da budur! Yine Veli ve Necip ikilisi kritik. Quaresma dönmüyorsa, beklerin yardımına orta sahalar koşar. Forvet ikilisinden biri hiç dönmese de olur, diğeri orta sahaya kadar gelse yeridir. Ki bence bu "işçilik" görevini Almeida sahadayken Quaresma yapar. Eğer Almeida sahada değilse Edu veya Pektemek yapmalı. Orta sahada kazanılan toplar hızla Cigano'ya kazandırılır. Böylece kendisi seve seve 5-6 çalım atar, çizgiye/kaleye gider. Takım hücuma geçene kadar zaman kazandırır.

İki sette de ortak nokta aynı, özellikle orta sahaların alanları kapatması ve sahaya en ideal biçimde dağılması. Kağıt üzerinde kadroyu nasıl yazarsak yazalım, şimdiye kadar görünen o ki en makul dağılım böyle oluyor. Oyuncular ve yerleri maçtan maça ve maç içinde değişir ancak mottomuz bellidir: "Dağılın Ulan!"

9 Aralık 2011 Cuma

Çalışma, İstikrar ve Başarı

12 günde 4 farklı şehir, 4 maç, 12 puan…

Bu başarının en önemli nedeni çalışma ve istikrar.



Dün akşam ligde en az gol yiyen, iyi kapanan ve makine gibi işleyen bir takımla karşılaştık. Esnememize neden olan ilk 25 dakikayı saymazsak seyir zevki yüksek bir maça tanık olduk. Önde pres ve mücadele vitesini arttırıp, Ricardo Quaresma’nın enfes golüyle açtık kilidi. Sonrasında Mustafa’nın Higuain-Quaresma karışımı enfes golüyle de devreyi kapattık. İkinci yarıda ise yediğimiz baskıyı üzerimizden golle attık. Hepimiz “İlluminati asıl bu; rahat bir maç izlemek” diye geçirdik içimizden. Attıkları golden sonra korkmadık değil, ne de olsa burası Beşiktaş :)

Maçtan hiç kopmayıp 90. Dakikada bile hala önde basan bir takım görmek gurur veriyor insana. Zaten ligin geneline baktığımızda iki formda takım göze çarpıyor. Bunlardan biri Fatih’in Aslanları diğeri ise Carlos’un Kartalları…

Fikstür o kadar sıkışık ki futbolcular bırakın dinlenmeyi, evlerini bile zor görür oldular. Mesela Manisa maçından tam 66 saat sonra İBB karşısındayız. Geçen periyotta her oyuncunun hakkını verip alnından öpmek gerekir. Fikstürün zorluk düzeyi bu derece yüksek iken, futbolcuların hala fit olması büyük başarı. Bunun en büyük mimarı tabi ki Roland Koch.

Başlıca faktör kazanma arzusu ve istikrar olunca “Korkak Futbol” oynayan(!) Beşiktaş, ligin en fazla gol atanı konumuna geçti. Basın yıldızların başını yedi, Antrenör askerleri topladı, sahaya sürdü ve takım olma olgusunu kazandırdı. Onların etrafına da yıldızları serpiştirdi. Daha önce de vurguladığım gibi Fernandes’in artık geri kazanılması ve oyuna direkt etki edecek konuma gelmesi gerekiyordu. Hoca bu yanlışından da döndü ve yine kazançlı çıktı. Fernandes tıpkı Mustafa gibi az süre aldı fakat attığı 1 gol ve attırdığı 6 gol ile hücumun güvenilir ayağı oldu. Her noktadan tehlike yaratan vuruşlarını saymıyorum bile.

Carlos Carvalhal demişken, önceki yazımda antrenörlük konusunda ona puanımı kısır tutmuştum. Ama görüyorum ki öğrencileri gibi o da gün geçtikçe tepeye tırmanıyor. Çalışmayı çok seviyor. Çatlak seslere değil kendi kulağını, takımında kulağını tıkıyor adeta. Uzun süre sonra böyle bir hoca görmek bizi şaşırtıyor belki de. Kendi doğum günü kutlanırken bile Serdal Adalı-Tayfur Havutçu seslerinin yükseldiği bir ortamda yapmaya çalıştığı iş alkışı hak ediyor. Onun yanında olduğumuzu biraz daha hissettirmemiz gerekiyor sanki. Kendini emanetçi olarak bilmek ne kadar üzse de onu, tüm içtenliğiyle Tayfur-Serdal-Ahmet üçlüsüne hediye etti bu galibiyeti. Böyle devam adamın dibi; Kartal Yürekli Carlos…

Carvalhal, Carvalhal, Carvalhal

Yazımın başlığını böyle imâlı yaptım ki, yazımın okunma olasılığı artsın. Çünkü Carvalhal'a karşı önyargılı insan sayısı Somali nüfusunun 5 katı.
Beşiktaş taraftarı olarak Yıldırım Demirören geldiğinden beri önyargılıyız. Sadece teknik direktör konusunda değil, her konuda böyleyiz.
Dünyanın en iyi teknik direktörlerinden biri olan Vicente Del Bosque geldi, yine kafalarda ''acaba'' oluştu. Beşiktaş tarihinin en iyi kadrosu oluştu yine ''acaba'' dedik.
Beşiktaş'ın çocuğu dediğimiz Tayfur Havutçu'yu teknik direktör yaptık yine ''acaba'' dedik. Bu kadar yıldızı yönetebilir mi dedik. Sesini yükseltebilir mi dedik. Gerçekten teknik direktörlük yapabilir mi dedik.
Carvalhal geldiğinden beri herkes tek bir açıdan bakıyor olaya. ''Bu adam bilmem kaç senede bilmem kaç takım çalıştırmış. Kötü bu hoca, pis,kaka.'' ama düşünmüyorlar ki, Quaresma gibi Carvalhal'de Beşiktaş'ı sıçrama tahtası olarak görebilir.(bu Beşiktaş'ı kullanıyor anlamına gelmesin.)
Hem Beşiktaş'ın başarısı için hem de kendi gelecekleri için ellerinden gelenin en fazlasını yapmaya çalışıyorlar. Geldiği ilk gün Türkçe öğrenmeye başlaması bile, bu işi yapmayı gerçekten çok istediğini gösteriyor.
Taraftarlar olarak maç sonrasında kafalarını yastığa koyduklarında ''biz bu hocaya haksızlık yapıyor olabilir miyiz?'' diye düşünmüyorlar mı? Geldiği günden beri, bu kadar sıkışık takvime(Beşiktaş maçlarını takip etmeye başladığımdan beri böyle sıkışık takvim görmedim) rağmen çok iyi bir sezon geçiriyoruz.
Derbilerde kötü oynayarak hakettiğimiz mağlubiyet tezini bile çürüttük bir nebze.
Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzon derbilerinden 5 puan çıkardık. Rakiplerimizden iyi oynamamıza rağmen.
Derbiler dışında Bursa deplasmanı, Manisa deplasmanı, Mersin deplasmanı. İşin tuhaf tarafı, Carvalhal korkak oynatıyor diyenler bilmeliler ki, Beşiktaş şu anda 22 gol ile ligin en çok gol atan takımı.
Carvalhal pis, kakacılar bilmeliler ki, Beşiktaş şu anda 13 puan ile ligin en fazla deplasmanda puan toplayan takımı.
Ama yine her maç sonu ''Tayfur Havutçu'' tezahüratları yapıyoruz. Üstelik ''Gündoğdu''dan önce. Buna rağmen her maç sonu röportajlarında Carvalhal,''umarım Tayfur aklanır. Benim inancım tam'' diyebiliyor.
Taraftar olarak hiç yapmadığımız bir şey. ''onların yerine, kendimizi koyamama'' Sen Beşiktaş gibi yüz yıllık bir takımın teknik direktörüsün ama hala taraftar sana GÜVENMİYOR.
Hala Tayfur'un arkasında 2.plandasın. Tayfur'un MAKETİNİN bile...(yazılarını son derece dikkatle ve beğenerek okuduğum arkadaşım Güven Ermiş'in dün yazdıklarını paylaşmak istiyorum.)
- Adın: Carvalhal...Doğum gününü kutlamaya hazırlanıyorsun, mumları söndüreceksin, çevrendekiler hep bir ağızdan "iyiki doğdun Tayfur" diyor..
Bu bile bir çok şeyi açıklığa kavuşturuyor.Ama yine maç sonları röportaj verirken gülerek yanıtlıyor soruları. Gol olduğunda belki de bizden daha çok seviniyor. Maç boyunca 1 dakika bile yerine oturmuyor. A2 maçlarını elinden geldiğince takip etmeye çalışıyor. Evet hataları yok mu? Tabii ki de var. Oyuna geç müdahale ediyor.
Bazen geç müdahale etmesi bile bize maçı kazandırıyor. Bursa deplasmanı, Manisa deplasmanı, Sivas maçı gibi.
Bence sorun Carvalhal değil. Sorun Yıldırım Demirören ve ona karşı olan güvensizlik. Bu taraftar ''koltuk ucunda'' maç izlemeye alıştı.
Dünyanın en iyi kadrosunu oluştursak bile bu güven kolay kolay kurulAmaz. Çok zor bir şey değil aslında fakat bu zamana kadar yapılanlar taraftar olarak yönetime güvensizliği arttırdı. Yazımı sonlandırırken, umarım anti Carvalhalcılar biraz da olsa güvenmeye çalışırlar bu adama. Gerçekten hak ediyor.

Sitede ilk yazımı Carvalhal için yazmak bile güzel bir duygu benim için. Onun her maç sonu mahçup bakışlarını görmekten sıkıldım. Her maç sonu ''acaba taraftarı mutlu edebildim mi? Acaba bana güvenirler mi?'' diyordur kendi kendine. Bir çok konuda ilk olan taraftarımız umarım Carvalhal'e güvenme işinide başarır.

Selametle.



2 Aralık 2011 Cuma

Güntekin Onay ve Beşiktaşlılık üzerine...


Güntekin Onay ve Ersin Düzen'in İTÜ'de bir konferans yapacağının haberini verdi yakın arkadaşlarımdan Umut. Tabii medyada çalışmak, kamera önü olmasa da metin yazarlığı yapmak gibi düşüncelerim olduğundan "hemen gidelim" dedim. Konferans salonuna girdiğimizde açıkçası bu kadar az sayıda insanın olmasını beklemiyordum. Muhtemelen ne düzenleyenler ne de Güntekin Onay ve Ersin Düzen bu kadar az sayıda insana konuşma yapacaklarını düşünmemişlerdi. Tahminen 100 kişi vardı. Ersin Düzen'in Ntvspor'da çalıştığı zamanlar tabii, o yüzden beraberlerdi G. Onay'la.

Az kişiyle daha samimi bir ortam olmasından mütevellit coştukça coşuyordu 2'side. Güntekin Onay işe nasıl başladığını anlatmaya başladı; 'Okulumu yeni bitirmiştim. Yurt dışına gitmeye fırsat kolluyordum ama babam gitmemi istemiyordu. Şansal Büyüka babamın yakın arkadaşıydı. Kanal 6'da çalışacak genç, dinamik, yabancı dil bilen tam tabiriyle zehir gibi birini arıyorum demiş. Babamda beni önermiş. Benim hiç aklımda yok tabii o zamanlar. Turizm okumuşum sonuçta. Gittim konuşmaya. Bana o zamanın parasıyla reddedemeyeceğim bir teklif yaptı. Çok yüksekti teklif. Tamam dedim. Şansal abi "yarın gel başla" dedi. "Yarın olmaz" dedim. "Neden" diye sorunca "Yarın Beşiktaş'ın maçı var" dedim.'

Güntekin Onay'ın Beşiktaşlı olduğunu biliyordum da bu denli gönülden bağlı olduğunu düşünmemiştim. En çok keyif alarak anlattığı maçın Barcelona'yı 3-0 yendiğimiz maç olduğunu söylemişti. "2. Golde reji bağırıyor abi otur yerine sesin gidip geliyor. Bırakın Beşiktaş'ı hiç bir Türk takımının o derece kusursuz bir futbol oynayıp bir Avrupa devini mağlup ettiğini görmemiştim. "

Soru sorma kısmına geçildiğinde "abi ne zaman maç anlatacaksın?" diye sordum. "% 100 Futbol'dan zaman kalmıyor açıkçası bende çok özledim" demişti. Daha sonra La Liga'da maç anlattı bir kaç defa ama resmi dönüşünü Maccabi maçında Quaresma'nın 2. golünde " gol beeeeeee gooooool" diyerek yaptığını düşünüyorum.

Tabii arka planda neler yaşadıklarını falan anlattılar. "Kulaklıktan anons geldi reklam dönüşü programı bitiriyorsun diye. Rıdvan Hoca'ya baktım masanın altında. Bir anda 1 dakika daha uzattık diye bir anons daha geldi kulağıma. Şimdi lafı öyle bir toparlamam lazım ki Rıdvan Hoca masanın altından çıkmalı ve yorum yapmalı. Kafamda düşünüyorum bir yandan ne işi var acaba masanın altında bir yandan canlı yayındayız. Bıyık altı gülüyorum falan. Neyse biraz bağırdım böyle evet son 1 dakikaya giriyoruz diye. Rıdvan Hoca duymuş. Mikrofonu düşürmüş meğer zaten program bitiyor diye çokta acele etmemiş. Neyse toparladık falan durumu ama ekrana yansımasın diye o 1 dakikada 1 yıl yaşlandım" dedi.

Eskiden hem haber metnini hazırlayıp, haberi seslendirip hemde yayında sunduğundan çok zor şartlarda çalıştığından bahsetti. Şimdi kafasının rahat olduğunu çalışma şartlarının ne derece iyi olduğundan falan bahsetti. Neyse uzun lafın kısası bayağı sıcakkanlı, samimi, içten ve Kartal yüreğine sahip bir adam Güntekin Onay.

(tabii işin bir de Ersin Düzen kısmı var ama Fenerbahçeli olduğundan yazıda değinmedim :) )

16 Kasım 2011 Çarşamba

Şimdiki Zaman Beşiktaşlı Muhabbetleri

Uzun zamandır ara verdik bloğa. Zamansızlık falan bahane değil. Yazası gelmiyor insanın. Yaşananlar, daha doğrusu yaşatılanlar, insanı yazmaktan öteye susmaya itiyor artık. Düşüncesinin bile sıkıntı yarattığı hisler var işte.

Hani biz, Beşiktaşlılar marifetmiş gibi konuşuruz, deriz ki: acıdan besleniriz biraz.

Severiz acıları. Kaçmaktan öte, göğsümüzde yumuşatır paslarız birbirimize. İki Renkli Takım taraftarı gelirse bir araya: güzel günleri anar. Kupalar, zaferler, güzel zamanlar. Bizde durum farklı. Güzel şeylere de söz harcasak da daha çok Valerenga muhabbeti döner biraz. Üstüne tur geliyor derken sağ alttan çıkan ekran ve Prag, cila niyetine. Ve dahası. Ancak durum farklı. Şimdilerde Beşiktaş acıyor daha çok. Çatır çatır kırılıyor. İsteyen duyuyor, istemeyen kulaklarını tıkıyor. Aynı şeyleri yüz kere hem okuduk, hem anlatmaya çalıştık. Geçenlerde şöyle bir mevzu vardı. Hani göz atın derim: "Hissedarlar Hesap Sordu"

“Hesap Sorma” mevzusu hakkında da şuna bir göz atalım. Hani kulübe üyelik biraz “göt” istiyor ya. Daha basiti. “Devirmesek de sallarız” diyenler için: "Haydi Hesap Sormaya"

Bir de şunu twitter’dan paylaştım geçen gün, buradan tekrar edeyim. Yazılanların en kötü ihtimal –kötü?- %50’si yalan olsa, kalan %50’si içinizi sıkmaya yeter. Sıkılın biraz, iyi gelir, motive eder. " Derin Beşiktaş "

Birtakım iğrençlikleri gördük diye sırtımızı dönemiyoruz işte.

Futbolda ortalık şenlik yine. Portekizliler, Almanlar, Ekoko ve çetesi (telif için Mustafa Abi’ye teşekkürler eheh) derken İspanyol ile vedalaştık. Elimizdekileri kazanmak, kaybettiklerimizi telafi etmek demek bir yerde. Son demlerindeki Guti giderken, çatır çatır mücadele eden Veli Kavlak’ı kazanmak var mesela. Çapları kıyaslanmasa da TR şartlarında ve BJK ortalamalarında önemli oyuncu. Tek eksiği “vamos a ganar” diyememesi, dese de etkileyememesi. Elimizde iyi malzeme var hala. Kazanalım. Evet. Guti'yi de şu golden sonraki ifadesiyle hatırlayıp, dolapta muhafaza edeceğim ben. Dakika 100. Bilmemkaçıncı gol girişimi. Nihayet.

Hentbolcuların Allah’ına kurban. Kazanmaya devam. Bir haftada üç farklı salona gidiyor adamlar, biz de elimizden geldiğince gidiyoruz; Siz de gelin. Bir kişi demek; fazladan bir el çırpması, fazladan bir ses; en önemlisi de onlar için fazladan bir sıcaklık demek. Nitekim dünyanın en “el ele” takımı var ki cidden “Allah’ına kurban”.

Sadece Beşiktaş’ı takip eder, fazla yorum yapmam yıllardır. NBA kariyerim Iverson – Kobe kapışmasında daha sempatik olduğundan Iverson’dan yana saf tutmaktan ibaretti zamanında. Onun dışında hep uzaktan baktım. Ne çok yaklaştım, ne de tamamen içine girdim. All-Star haftası iyidir. Arada güzel maça denk gelirim; bu kadar. Ama bu Deron apayrı bir şey. “Dünyanın en aptal tipli insanı Semih” ve “Demirören Cumhuriyeti” kıvamında salon ortamı dışında Beşiktaş işte. Dönemiyorsun sırtını. Hani yıllardır yıkılıp yıkılıp yeniden kurulan bir branş orası da. "Para harcanıyor" diye üzülmek yerine, bir ara çok moda olan "carpe diem" mi ne varı, kaptırdık gidiyoruz. Türkçesi: tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bak. Öyle. Temiz iş yapıyorlar bu ara. Aman nazar değmesin, Lokavtı bitirenin çocuğu olmasın.

Bir kez daha; Aslolan hayattır, hayat da… Biliyorsunuz işte.

14 Kasım 2011 Pazartesi

Guti'den Beşiktaş Geçti


Evet söze buradan başlayalım, Beşiktaş’a geleceğine hiç kimse inanmıyordu transfer uzadı, uzadıkça inanç azaldı ama bizim yüreklerimizde ki umudun adı Serdal Adalı’ydı. Umudumuz boşa çıkmadı, transfer sonlandı bir çok Beşiktaşlı gibi bende sevinç çığlıkları attım fakat o çığlıkların şekil değiştirmesi de çok geç olmadı. Schuster ile Türk futbolunun “kanı” uyuşmadı. Guti, Türk futboluna ve “muhafazakar” Türk futbolcusu yaşamına uymadı...

Derken dört bir koldan geldi eleştirileri biz sahip çıktıkça daha çok saldırdı bazıları Guti’ye ve gelişinin ilk 6 aylık kısmı dolmuş oldu hemde tek kuruş almadan fakat ağızlarda iyi bir tat bırakarak istatistik kağıdını doldurarak. Ve o meşhur 5-1’lik Buca maçına gelelim,”Quaresma ve çetesi”nin tamamlanması ile Guti’nin muthiş performansı “oldu bu sefer” dedirtti herkese ama Beşiktaş bu ya bir hafta sonra ki İBB maçında 2-1’lik mağlubiyet ve ardından gelen 4 maçlık kazanamama serisi. O 4 maçın sonrasında Guti’nin çekip çıkardığı ön planda olduğu ve zekası ile bir de frikik golü atarak kazandırdığı Antalyaspor maçı yine umut olmuştu hepimize ama El Maestro’nun gelmesinde ön ayak olan Schuster -tabiri caizse- tekme tokat eleştiriliyordu. Çokta geçmeden istifasını verdi Schuster ve o istifa ile Guti’nin çöküş dönemi başlamış oldu.

Tayfur hoca ile beraber çıktığı 9 haftada sadece Gs derbisinde kendisinden söz ettirdi. Tabi sakatlığının da etkisi oldu bu dönemde o sakatlık fiziksel çöküşünü de beraberinde getirdi 60 dakikayı zor çıkarır olmuştu. Guti’nin çıkıp Fernandes’in girişiyle kazandığımız bir Gaziantepspor maçı var ki bir çok kişiden yüksek sesle protestolar gelmişti kendisine. Unutmadan Trabzonspor maçı (ZTK) var bir de, tabi o maçta ki muhteşem oyunda onun da katkısı büyüktü.-Unutmayalım dedim ama benim hayatımda gördüğüm en iyi Beşiktaş vardı o gece unutmak zaten imkansız.-Kupa finalinde de sahada yoktu denilebilir kendisi için.Ve böylece ilk yılını tamamlamış oldu Guti Beşiktaş’ta. Toplamda 11 gol 16 asistle hiçte fena olmayan bir rakamla geçmişti ilk yıl fakat isminin getirdiği beklentinin altında kalarak ve fazla gece hayatının olduğu yönünde eleştirilerin öne çıktığı bir yıl oldu Guti için.

Gelelim bu yıla… Skandallarla başlayan bir yılda o skandalın ortasında kalan bir takımın kaptanı olarak başladı Guti. Sezon başladı 1 ay içinde antrenör değişikliği ve Carlos Carvalhal’in ona uymayan oyun yapısı derken O’nun sonu yaklaşmaya başlamıştı..

Carlos sezonun ilk resmi maçında Guti’yi ilk 11’de sahaya sürdü fakat berbat bir futbol ile gelen mucizevi bir 3-0’lık galibiyet vardı, bu yüzden eleştirilerin önü kesilmiş oldu. Deplasmanda oynadığımız Alania maçında ki performansı eleştiri oklarının tekrar Guti’ye çevirilmesine neden oldu. Carlos Carvalhal’de bu performansına göz yummadı Guti’nin ve kesiği attı. Fiziğini yetersiz bulmasının üstüne bir de yapılan uyarılara göz yumduğunu da düşünürsek Carvalhal’e hak vermemek elde değil aslında. Fakat Carlos son bir şans daha verdi Guti’ye sezonun 6. Haftası İnönü’de Kayseri mücadelesi ve sahada sarışın bir adam.. Eğer uzağı görmenizde problem varsa o adamın Guti olduğuna inanmanız mümkün değildi. Ardından geçen 1 ayda takım Guti’siz ,Guti’de takımsız iyiydi. Söylentiler başladı ve bugün haber düştü Guti ile yollar kesin olarak ayırılıyor. Üzüldüm diyemeyeceğim Schuster ile gelmesi ne kadar doğruysa Carlos/Tayfur’la da gitmesi o kadar doğrudur benim nazarımda.

Bobo için gram üzülmeyenlerin Guti gidince arkasından ağıt yakmasına şu başlığı uygun gördüm. 
O yüzden Beşiktaş’tan Guti geçti değil “Guti’den Beşiktaş geçti” diyorum. Ayrıca Guti gitti şimdi sıra kimdecilere asla katılmadığımıda belirterek ilk yazımı tamamlayayım.

Unutmayın ki oyuncuların geçmişini değil, geleceğini satın alıyoruz. 
Tuna Özaslan

4 Kasım 2011 Cuma

Her Zaman Papaz Pilav Yemez

Dün gece yine adrenalini yüksek hop oturup hop kalktığımız bir maç izledik. Avrupa Ligi’nde tamam mı yoksa devam mı gecemiz şükürler olsun ki zaferle noktalandı. Kolay olmayacaktı elbet, olmadı da…

Dinamo Kiev denince hepimizin aklına kötü anılar gelebilir. Maça çıkmadan öncede herkesin kafasında aynı soru işaretleri vardı. Tek yol galibiyetti ama nasıl olacaktı? Oynadığımız 3 maçı da kaybetmiştik, bunlara bir yenisi daha eklenecek miydi? Ancak böyle bir mücadele ve alın teri ile gelen bir zafer yakışırdı Şanlı Beşiktaş’a. Taraftarımıza da ayrı bir parantez açmak gerek tabi ki.


Maça genel olarak iyi ve kontrollü başladık fakat her zaman ki gibi cüretkârca harcadık güzelim atakları dakikalar ilerledikçe o etkinliğimizi de kaybettik. Dinamo Kiev ise Sheva olmasa bile alışılmış futboluna dönmeye başladı biz düştükçe; iyi top çeviren, milimetrik ara paslar atan, yardımlaşan kimliğine bürünüyordu ki dinamik ve çalışkan orta sahamız buna izin vermedi. İlk yarıyı bu şekilde bitirdik, asıl kıyamet 2. Yarıda başlayacaktı...

Quaresma’nın mini resitalleri ile mahkûm ettik Kiev’i sahasına, mahkûm ediyorduk etmesine ama hastalığımız haline gelen gol bölgesindeki etkisizliğimiz bitmiyordu bir türlü. Derken kornerden gelen ve adeta ”Havada durdum şahitlerim var !” diyen doğum günü çocuğu EGEMEN’İN Altın Kafası sevince boğdu bizi. Bu bir rüya olmalıydı 30 bin kişi İnönü’de, milyonlarca kişi ekran başında mutluluk çığlıkları atıyordu.

Afallayan Kiev takımına öldürücü vuruşu yapamadık. - Zaten ne zaman Beşiktaş bir maçı alıp götürdü ki- Zaman geçmek bilmiyordu, aynı hataya düşüyorduk savunmaya çekiliyorduk. Oyuncu değişiklikleri de fayda etmedi ve o malum son 22 saniyeyi yaşadık. Kalbimiz durdu, nefes alamadık adeta hissizleştik saniyeler geçmek bilmedi dakikalar saatler oldu bize. Hepimiz “Acaba ?” dedik. Fakat başta Cenk, İsmail, Veli ve Ernst olmak üzere 11 Kartal Yürek “Bu sefer olmaz” dedi. Son düdük çaldı ve rüya gerçek oldu. Bu sefer şans bize güldü. Nasıl derler bilirsiniz “Her Zaman Papaz Pilav Yemez”

Fark ettiyseniz son 3-4 maçta kadromuz oturdu ve o saçma revizyon sevdamızdan vazgeçtik. Bunun meyvesini de alıyoruz yavaş yavaş, artan Türk kalitemizde buna dâhil. Geri dörtlümüz yabancı sınırlamasından dolayı TSL’ de zor bir araya geliyor fakat Avrupa’da bu kozu kullanmaya başladık. Orta sahada çalışkan isimlerleyiz yalnız hep merkezden kaleye gitme sorunumuz var. Çalım denen futbolun güzelliğini Ricardo’dan başka kullanan olmayınca işler kanatlara kalıyor. Veli en çok gelişim gösteren oyuncu olsa da, hücuma destek vermeye çalışsa da maalesef yetmiyor. Belli bir süre sonra tıkanıyor o bölge bu nedenle Fernandes’i aradığımızı düşünüyorum, hem hücum da hem de duran toplarda. O olmayınca maestro eksiğimiz olduğu çok bariz göze çarpıyor.

Carlos Carvalhal ile bitirelim sözü, kişilik olarak 10 üzerinden yıldızlı 10 alabilecek tam
camiamıza yakışan bir insan, ama gel gelelim Antrenörlüğü için aynısını söylemek çok zor. Schuster’in yerleştirdiği oyunun hücum kısmındaki varyasyonlar ve atraksiyonlar onun kitabında yazmıyor ama peki nasıl oluyor da daha yüzdeli bir başarı sağlıyor? Nedeni çok basit, Tayfur Hoca’nın temellerini attığı “takım olgusu” anlayışını yerleştiriyor gün geçtikçe. Ya da bizim kabullenemediğimiz defansif oyun sistemine alışamadık.

Avrupa’da bambaşka bir kimliğe bürünen takımımız bu sonuçlarla 2.sıraya yükseldi ve ipleri eline aldı. Şahsen kalan iki maçtan 6 puan almanın imkânsız olduğunu düşünmüyorum. Güzel günler geçiriyoruz 10 günde 10 puan topladık. Çok erken belki ama kalktık ayağa yürüyoruz güneşe...

23 Ekim 2011 Pazar

23 Ekim 2011 İddaa tahminleri.


376
Kayserispor - Sivasspor


Geçen hafta Beşiktaş'ımız karşısında fizik olarak çok daha iyi durumda olan Kayserispor oyunu 70'ten sonra skor avantajına da çevirince 2 farklı galip geldi. Cezalı olan Navarro dönüyor ama Santana ve Eren cezalı durumda. Sivas'ta Eneramo takıma dönecek. Sivasspor, Antalya ve Antep beraberliklerinin ardından yine 1 puan için sahaya çıkacak. Kayserispor ise geçen haftaki sükse yapan galibiyetini Sivasspor karşısında alacağı 3 puan ile taçlandırmak isteyecek.

Tahmin; Kayserispor kazanır. 1.75



393
Westerlo - Anderlecht

Sezon başından beri oynadığı hiç bir maçı kaybetmeyen Anderlecht 1'i kupa olmak üzere son 2 maçta kaybettiği Westerlo deplasmanına çıkıyor. Takım çok formda Avrupa Ligi'de dahil olmak üzere oynadıkları son 9 maçı kazanırken kalelerinde sadece 3 gol gördü. Eksik oyuncusu bulunmayan Anderlecht rakiplerinin de puan kaybettiği haftada net favori.

Tahmin; Anderlecht Kazanır 1.45



813
Bandırma Kırmızı (3.5/6.5h) - Türk Telekom


Ligin en genç takımı olan Bandırma Kırmızı, Banvit'in alt yapı oyuncularının oluşturduğu ve tek Amerikalı basketbolcuyla mücadele eden bir takım. Ligde düşmesine kesin gözüyle bakılan bir takım malesef Bandırma Kırmızı. Geçen hafta Beşiktaş karşısında tecrübesiz olan kadro az da olsa olan özgüvenini parkede bıraktı. Telekom ise Mehmet Okur'un gelişi ile Ercüment Sunter'li eski günlerine dönüş sinyali vermeye başladı. İlk yarıdan başlayarak maçı domine ederek kazanacaklarını düşünüyorum.

Tahmin; İY/MS 2/2 Türk Telekom Kazanır. 2.25

Toplam oran; 5.70