30 Eylül 2011 Cuma

Siftah


Hepinize merhaba, bu güzel ekibe bugün katıldım. Buradan size ilk seslenişimi gerçekleştiriyorum. Yani “SİFTAH” yapıyorum...

Dün gece çok zorlu bir deplasmanda grubumuzdaki 2. Maçımıza çıktık, çoğu duyguyu aynı anda yaşadık. Sevindik, gururlandık, heyecanlandık son düdükle beraber ise üzüldük… Ama asla başımız öne eğilmedi.

Maçın geneline baktığımızda çok koşan, atak varyasyonları gerçekleştiren, iyi ve başarılı pas yapan, yardımlaşan yani kısacası uzun süredir aradığımız Beşiktaş’ı bulduk sahada. Stadtaki Kartal Yürekli kardeşlerimiz gibi iyi de başladık ilk düdükle beraber. Kolektif oyunumuzun neticesini aldık 15 dakikada, bunu da sezon başından beri belki 90 dakika bile görev almayan “görev adamının” ayağından 1 golle süsledik. Ama maalesef çok geçmeden yüzyılın klişeleri arasına giren, Türk takımlarının genel özelliği olan duran toplardan gol yeme hastalığımız ortaya çıktı. Fransız Hakem’in de ev sahibine olan yardımlarını azımsamak ayıp olur.

Adeta içindeki gerçek kimliği ortaya çıkaran, tamamıyla olamasa da kısmen takım oyununa adapte olan, aldığı her topta rakip savunmanın yüreğini ağzına getiren Quaresma, savunmada her geçen gün üstüne koyan savaşçı kimliğiyle Egemen ve Ada’ya hiçte yabancı olmayan fakat oynadığı futbolla rakiplerini yabancı bırakan Fernandes maçın yıldızlarındandı bana göre. Elbette eksiklerimiz hatalarımız da vardı.

2006 yılından beri Potters’ların başında olan Pillus’un elindeki minimum malzemeyle maksimum düzeyde iş çıkarması takdiri hak ediyor, fakat bu kadar Norveç vari futbol anlayışıyla; sadece hava hakimiyeti merkezli ataklar bir süre sonra insanı bu güzel oyundan soğutuyor. “Küstah” Crouch ve sahada sadece taç atma görevi verilmiş Delap’da bu yapının mihenk taşlarından biri tabi ki.

Carvalhal’a gelince, ülkeye ayak bastığı günden beri eleştirmekten bıkmadığımız bu adamı dün geceden beri yere göğe sığdıramayanları görmek çok ilginç, daha dün bazı oyuncuları kadro dışı bıraktığı için birçok kesimden küfürler yiyende bu adamdı. Bir gece de ne değişti? Köstek olmak yerine destek olmaya çalışsak belki güneşli günlere yaklaşmamız daha kolay olur. Eminim ki Metris’teki o 3 güzel insan da benimle aynı düşüncedeler.

Çok buruk bir geceydi hepimiz için, istediğimiz her şeyi yansıttık sahaya ama olmadı, başaramadık. Futbolun her kategorisinde gerisinde kaldığımız İngilizleri evlerine yine mutlu gönderdik. Unutmayalım bu maçın bir de rövanşı var, maç Avrupa da değil(!) belki ama, bize coğrafya fark etmez. Son olarak Schuster döneminde izlemeye alıştığımız anlayışın daha disipline olmuş halini görmek beni memnun etti, mutlu olmak için devamını görmeyi umut ediyoruz. Belki puan alamadık ama güneşli günlere ulaşma yolunda yaptığımız ilk “SİFTAH” oldu...

Not: İlk yazım olması dolayısıyla sizi sıktıysam kusura bakmayın. Gelecek yazımda görüşmek üzere, esenliklerle kalın…

Beşiktaş'ın Borcu


08.08.2009 tarihinde 153.000.000 TL iken, 25.09.2011 tarihinde 357.000.000 TL'ye ulaşan şeye ne denir? Evet, tahmin ettiğiniz gibi.

Farkında mısınız bilmem ama bu mevzular artık zerre umrunda değil kimsenin.

Kimse çıkıp da "Taraftar bu durumda kulübe sahip çıkmıyor. Bak, tribünleri bile doldurmuyor. Kartal Yuvaları iflas ediyor :(" ayağı çekmesin. Hele bir de bu lafları Beşiktaş'ı sevmeyenler dese tamam da, bizim taraftarımız diyince içim acıyor anasını satayım. Oyuncuları Inter'den, Real'den, Atletico'dan alıyorlar diye taraftar da o çıtaya mı çıkmak zorunda anasını satayım?

İşin komik tarafı, dürüst olmak gerekirse son iki senedir Beşiktaş daha "doğru" harcıyor parayı. Daha mantıklı transferler, daha mantıklı riskler... Doğruya daha yakın yatırım kısaca. Ama borç %100'den daha fazla artış göstermiş. Demek ki ilk bakışta doğru görünen; kağıt üzerinde doğru değilmiş.

Şu manyaklığın normal algılanması nasıl açıklanır? Hani kurbağa-sıcak su deneyi gibi de değil ki. Adam geldiği günden beri çatır çatır... Dön başa, artık kimsenin umrunda değil bu olay. Korkunç değil mi? Demek istediğim de bu zaten. Dünyanın en kral finansçılarını, yöneticilerini, strateji uzmanlarını getir yine de içinden çıkılmaz bu tablonun herhalde. Gözlerimizi kapatıp zevk almaya devam edelim. Stalker'in bir ara sık sık dediği gibi, "başkan yıldız transferini keşfetti". Daha çok ekmek yer bundan.

Yazıyı geçen hafta yazıyordum. Sonunu getirmeden yayınlamayayım diye bekledim. şimdi resmi sitede gördüm ki kombine satışları "taraftardan gelen talep" üzerine uzatılmış. Çok yanlış anlamışsınız. Yazının sonu da bu "güzel" haber olsun. talep. eheh. Bi' biz kombine alamıyoruz anasını satayım.

ps: Karikatür de tam oturdu he. İleride çocuklarımıza böyle bir Beşiktaş bırakırız. Cemal Başkan.

29 Eylül 2011 Perşembe

Üzülsek mi, Sevinsek mi?



"Bugünkü Duran Top Uygulaması çok ilkeldir. Yaklaşık 7000 m²lik alanı 20 oyuncu (kaleci hariç) kontrol ederken, yani 1 oyuncuya normalde 350 m²lik alan düşerken, 500 m²lik ceza alanı yaklaşık 16-17 oyuncu ile dolacak... Top içeri sert vurulacak... Bir oyuncunun saçına değecek ya da değmeyecek... Gol olacak ya da olmayacak...
Futbol bu kadar ucuz mu?
Beyin nerede? Doğru Karar nerede? Zeka nerede? Paylaşılan Zeka nerede?
Evet, futbol bu kadar ucuz..."

Serpil Hamdi Tüzün / 2010 Aralık, Serencebey Gazetesi. (Link)


Önce şurada (....) aklınıza gelebilecek her türlü küfürün olduğunu varsayalım. O derece artık. Hani küfür yazmaya çekinen biri değilim ama başlasam sonu gelmez.

Rakibin hiçbir şeyi yok futbol adına. Hiçbir şey. Beşiktaş da duran toptan bol gol atıyor son zamanlarda. Ama taç ne lan? Wenger'in ayakla kullanma önerisini düşünüyorum bir de. Piuvv. Dünyanın en talihsiz kuralı olurdu herhalde. Temposuyla tanıdığımız Premier Lig'in de ağzına sıçar bu kafa. FA Board uyuma. eheh.

Beşiktaş'a gelelim;

Hep böyle oynasınlar, canımızı yesinler. Başka diyecek bir şey yok. Sahada gerçekten güzel şeylerin peşinde olan bir takım vardı. Takım olarak iyidik. "Sen kenara" diyeceğim adam yok. Belki Edu'nun etkisizliği vardı ama o da fırsatını bir kere buldu, onda da güzel şut çekti. Sahadaki genel yapının yansımalarından biri de onun kötü oynamasıydı. Ayrıca ayılama stoperlerin karşısına Pektemek ya da Holosko'yu koymaktan daha iyidir diyorum.

Hani "anti-futbol" denen defansif ve rakibi oynatmama üzerine kurulu oyuna kızarlar ya; bu Stoke City'i direk asmak lazım. "Ulan, neden kaybettik biz bu maçı be?" diye isyan ederken bir yandan da teşekkürler bizim takıma. Altmışıncı dakikada rakip hoca üç oyuncu değişikliğini de yapıyorsa, Carvalhal de dersini iyi çalışmış diyebilir miyiz? Bence demeliyiz.

Bir yandan "Neden kaybettik?" diye üzülürken, bir yandan da "Helal olsun lan" diyip garip duygulara bürünüyoruz bu gece. Maccabi - Kiev maçı berabere bitmiş. Yola devam.

Esenler Kaç Kilometre?



Yıllardır stadı semt dışına taşıma geyiği var.

Önce Antrenman tesisleri semtten çıkarıldı. Sonra Voleybol, Basketbol derken son darbeyi de en temizi yedi. Hentbol takımı

NtvSpor'un pek mühim yayını için hentbol gitti. O salonda yayın yapılamazmış. Canım benim. Kıyamam. Yalan değil. İlk başta sevindik tabii haberi duyunca. Hem şehir dışında olanlar için iyidi bu. Hem de haftasonları da olsa işten-güçten maçlara gelemeyenler için takımı izle şansı. Ama bu "sürgün" saçmalık.

Branşların hepsi ayrı tarafta: Futbol altyapının bir kısmı Fulya'da, bir kısmı Ümraniye'de. Basketbol, Voleybol Etiler'de. Hentbol Esenler'de. Sanırım sadece Engelli Basketbol kaldı o salonda. Bir de satranç takımı vs.

Ne diyeyim. "Büyümek" bu olsa gerek. Bir bizim kafalar küçük kaldı da anlayamıyoruz olanı biteni. Çağa ayak uyduran başkan ve yöneticilerimize sonsuz teşekkürler. Ben havalandırması zayıf, dolu olan maçlarda nefes alınmayan, ulaşmak için o küfrettiğimin yokuşunu tırmanmak gerek salonu severdim be. Taratarın en samimi söylemiyle "Gerçek Beşiktaş" diye bahsettiği takım, Beşiktaş'ın dışında. İroni?

ps: Şu stadı da modernize edek artık. Hadi.
ps2: "Akatlar, Beşiktaş semti içerisinde" diyene uçan tekme atarım.

25 Eylül 2011 Pazar

#3 İsmail Köybaşı

Bazı futbolcular vardır. Hisleriniz "sevgi"den değişiktir biraz. Adını koyamıyorum da, tarifi "his" olur herhalde. Mesela İsmail bir hata yaptığında tribünden homurtular yükselir hani. O homurtular, benim canımı sıkar, başımda bi' sıcaklık hissederim, içim daralır. İsmail ile öyle bir bağım var yani. Her sevdiğin futbolcuda hissetmezsin bunu. Değişik bir şey.

Fazla uzun analizlere falan gerek yok. Eleştirileri hep aynı yönde yaptık; defansif yönünde sıkıntı olması ve fiziksel eksikliği. Bundan öte, benim nazarımda en önemli sorunu kendine güvenemeyişiydi. Hücum ettikten sonra pozisyon bittiğinde, kendi bölgesine doğru yürürken bile belli oluyordu, gözlerinden okunuyordu hatta.

Bu sezon iyi başladı. Son Bursa maçının kahramanı olması da iyice bir kendine getirdi İsmail'i. Bu akşam Antalyaspor maçında yine iyi bir kesmenin ardından mevkisine dönüyordu. Ama daha değişikti bu sefer. Omuzları daha bir dik, kafası daha bir yukarıda. Parıltısı daha bir ortadaydı kısaca. -sadece ben farketmiş olamam?- İki-üç iç saha maçında daha böyle gitsin, Allah utandırmasın, böyle devam eder. Etmeli, edecek. İç saha diye belirtiyorum çünkü Beşiktaş'ta zor olan iç sahada maç yaparken kanatta oynamaktır. O homurtuların altında kulaklarını kapatan Delinho on sene oynadı. Gerisini siz düşünün.

İsmail'e olan inancımı yitirdiğim zamanlar oldu ancak bu akşamdan sonra eskisinden daha çok güveniyorum. Evet hala bazı hataları yapıyor ama olsun. Zaten kusursuzluk değil aradığımız. Dik duran, formayı taşıyabilen oyuncular gönlüme ve aklıma daha çok hitap ediyor. Taktiksel yönünü sonraya bırakırım. Bunlar olunca sahada mücadelesi de, kalitesi de, tekniği de eksilmez zaten.

Devam, Allah bozmasın.

22 Eylül 2011 Perşembe

Taze Polemik: Suçlu Kim?


Bursa maçından sonra tartışılacak şeylerden biri de şu ortak gözlem olacaktır: Quaresma'nın (ve hatta portekizlilerin) sahadan ayrılışının ardından takımın sorumluluk paylaşımında daha verimli hale gelmesi. O son on dakikalık bölümde daha bir iştahlı oldu bizim çocuklar.

Tespitin doğru olduğunu kabul ettikten sonra; bu vahim durumun suçlusunu/sorumlusunu belirlemek, görmek gerek.

Quaresma'nın çıkışının ardından takım neden coştu? Açıkcası bu tespitin yeri, bu maç değil derim. Son on dakikanın patlamasıydı belki sadece. Şimdi birileri "Portekizliler sahada olsa, o duran topu İsmail kullanır mıydı?" diyecek, diyor; haklılar kullanmazdı. Ama bunu eleştiri nesnesi olarak kullanmak yersiz. Kandırmasın kimse kendini. Simao, Fernandes, Quaresma varken İsmail'e vermezsiniz duran topları. Sen de vermezsin, ben de. Hele iç sahada... Sen versen bile İsmail kendi gidip kullanmaz. O insiyatifi almaz; alamaz. Sebebi de sen-ben işte. (tribün eleştirilerini "siz"li yapmak sıkıcı artık. sen suçluysan, seni susturmayan ben de suçluyum.)

Bence daha erken. Daha taptaze, çıtır çıtır polemikten kurtulmanın yolu ve en kestirme çözüm Carvalhal'de. Sağlam bir rotasyon anlayışıyla hem bu sorumluluk almada etkinlik artacak, hem oyuncular dinlenecek. Portekizliler'i dinlendirse mesela. Simao ve Quaresma'yı sırayla dinlendirmek iyi olacaktır. Ernst'in dönüşüyle Manuel bir maç yatar.

Üç günde bir maç var. Akyüz'ler, Tanju'lar, Holosko'lar, Hilbert'ler yedek değil; rotasyon elemanı olsa daha bir şık olur. Hem de baştan beri bahsettiğimiz konunun sorumlusunu görmüş oluruz. Görmenin en iyi yolu da bu zaten. Yoksa elimizde güzel bir "comeback", havada boş bir polemik kalır; gerisi fasa fiso olur. Sahadaki insiyatif dağılımında görünen verimsizlik, takım oyununda atıl kalanlar, öne çıkamayanlar... Bunlar Quaresma ve cemaati yüzünden mi; yoksa Quaresma ve cemaati sahadayken diğerleri sorumluluktan kaçıyor mu hafiften? Yoksa şans mı verilmiyor. Yoksa... Yoksa... Evet. Bunu bize sadece Carvalhal gösterebilir.

He bir de, selamlar Sidnei Ağabey. O son 10 dakika neydi öyle? Aferin İsmail.

ps: Carvalhal'in taktik hataları ya da doğruları bir yana; adamlığı güzel gibi.

15 Eylül 2011 Perşembe

Aurelio'nun Görevi (Ve Hoşbulduk)




Önce bir selamla başlayalım da...

İki yıllık Golsüz Eşitlik Blog günlerinin ardından soluğu Şanlı Beşiktaş'da aldık. Oraya vedanın sebeplerini belki 100 kez anlattım zaten. Gelinen son nokta, blogdaki Galatasaraylı bir arkadaşın -busker- ekşi'de şunu yazması oluyor. Ekşi'deki yazar hesabından da haberim yoktu he, herhangi biri yazdı sanmıştım. Sonra tesadüfen bizim busker'in olduğunu öğrendim. Hayır, hiç de haber vermedi şakacı. eheh. Hayırlı işler. Reklam neyin alırsınız.

Geçtiğimiz sezon bir aralar bayağı tartışılmıştı Aurelio. Açıkcası genelin "korkak oynuyor" eleştirisine karşılık beğeniyordum ki o zaman şöyle bir yorum getirmiştim: bkz: Aurelio'nun Görev Tanımı. Bu rolde oynayan Aurelio, sahanın en kilit adamlarından biri olmaya devam eder.

Oradaki görsellere benzer durumları gördük bu akşam yine. Carvalhal'in geçen maçı (Eskişehir Deplasmanı) göz önüne alarak bu değişikliği yaptığını düşünmek işime geliyor. Yapılması gereken, güzel bir tedavi yöntemi olmuş. Eğer bunu düşünerek yaptıysa büyük artı yazarım gönlümde hoca'ya. Tabii sahada Schuster'den hatıralar görünce de duygulanıyor insan. Selamlar Dayı.

"Üçlü orta saha, nasıl güçlü orta saha olacak?" sorusuna ben cevap veremiyorum. Necip'i hiçbir şey olmasa -ki çok şey var- evlat kontenjanından yedek yapamam. Ernst'in gücü kesin lazım. Fernandes'in oyununu geçtim, duran top ekstrası var. Aurelio da bu üçlünün her ikisinde bir arkadaki adam olması lazım gibi. Veli'yi kanatta değerlendirmek daha mantıklı desek. Bir de henüz görmediğimiz genç bir arkadaş var.

- Neydi adı güntekin?
- Alves?

Hocaya kolay gelsin.

Almeida gol atınca ayrı seviniyorum yalan değil. Gözümde bir Bobo kadar "can" değil ama sevimli adam işte. -aldatıyormuş hissi yaşatıyorsun Bobo. Vicdansız Figer- Edu'nun ayakları donalıyordu. Hele attığı golde bir acayip. A takıma yeni çıkmış çocuk heyecanı yaşadı adeta. Quaresma orta sahada topu aniden terse çekince biz ev ahalisi bile terse yattık. Fernandes temiz oynasa daha iyi diyorsun da, tarzı olan topçuyu izlemeye doyamıyorsun işte. Pozisyon başına 3,2 oyuncu çarşı pazar gezdiriyor. Necip ilk yarıda etkili olamasa da, ikinci yarıda kanat bindirmeleri vs ile üzmedi yine. Koçum benim. Yola devam. Dön baba Ekrem, ters kademeler; aman. İsmail ikidir iyi şeyler yapıyor. İstikrar ile tanışırsa Delinho'nun adı anılmaz artık, herhalde, umarım...

Gollere takım olarak seviniyoruz da golleri takım olarak atamıyoruz sanki. Bireysel anlamda iyi işler çıkaranlar var; hakkını yemek olmaz. Ama takım olmak ısrarla büyük eksik. İleride forvet, geride defans yalnız kaldıkça üzülüyor insan. Takım olmak...

Blogdaki ilk yazı böyle güzel skora nasip oldu. Devamı da gelir inşallah. -zor görünüyor- Twitter'dan uzağız da blogda bonservisi Sefa'ya verdik. Göbekli orta saha olur benden. Güzel top dağıtırım, bi' guti kadar olmasa- Sahi bir de Guti vardı! Du' bakalım. Şimdilik oylar Marco'ya. Oynayan kapsın formayı. Guti de kırıcı olmasın, kapsın formayı, hak etsin.

Yolumuz açık olsun Kartalım. 300 lira taksitle, peşin fiyatına, 1800 lira ile kesitler elimizi, ayağımızı. TV başından bakarız biz de. Aramıza %35 zam ile girenlerin gelmesin iki yakası bir araya.

Saf Sevgimize zarar verenler kavuşamasın sana. Yazıklar olsun bir kez daha yeri gelmişken. Şereftir seninle -TV başından bile olsa- bu yolda yürümek. Neyse. Hoşbulduk tekrar.


14 Eylül 2011 Çarşamba

Spor Toto Süper Lig 2. Hafta Tahminleri


  • Mersin İY - Bursaspor 2-3 gol 
  • Trabzonspor - İBB İY 0
  • Galatasaray - Samsunspor ÜST
  • Gençlerbirliği - Karabükspor 2-3 gol 
  • Beşiktaş - Ankaragücü 4-6 gol
  • Kayserispor - Antalyaspor ÇŞ 02
  • Gaziantepspor - Fenerbahçe 1
  • Sivasspor - Eskişehirspor ALT
  • Orduspor - Manisaspor 1

9 Eylül 2011 Cuma

Süper Lig Başlıyor!


Şike, Beşiktaş Adliyesi, Metris, TFF; son 3 ayda malesef en çok duyduğumuz kelimeler oldu, bir çok spor adamı mahkemeye sevkedildi ve yargıyı bekliyor, Süper Kupa oynanamadı, ligler ertelendi ve son olarak çok hazırlıksız bir şekilde statü değişikliğine (Play-Off) gidildi.

Liglerin başlamasına saatler kala 18 takım hakkında kısa kısa yazmak istedim..

ANKARAGÜCÜ: Süper Lig'in en karışık takımı sezon öncesinde yine bir yönetim krizi yaşadı ve Gökçek yönetimi kulüpten ayrıldı, Cengiz Topel başkanlığa geri döndü, kriz sürecinde takımın önemli yıldızları Adem, Sapara, Vittek, Bednar, Fatih Tekke ve Tita gitti. Son olarak teknik direktörlüğe Ziya Doğan getirildi, transfer yasağı nedeniyle Ziya hoca eldeki futbolcular ve geri çağrılan eski futbolcularla mücadele edecek, en azından devre arasına kadar bu böyle sürecek. Mevcut kadroda Ankaragücü'nün özellikle forvet mevkisinde çok sıkıntı yaşayacağı kesin, Turgut Doğan ve Ergin Keleş dışında o bölgede oynayabilecek futbolcu kalmadı.
XI: Senecky; Uğur Uçar, Rajnoch, Aydın Toscali, Özgür Çek: Hürriyet, T.Weeks, Murat Duruer; Serdar Özkan, Ergin Keleş, Tonia Tisdell

BEŞİKTAŞ: Şike soruşturması, Avrupa kupası belirsizliği, Ersan ve Bebe'nin uzun süreli sakatlıkları sezon öncesinde hepimizin moralini bozdu. Transferde bu sezon geleceğe dönük ve yerli oyuncu ağırlıklı bir politika yürütüldü, yeni gelen futbolcuların çoğu rotasyona dahil olacak, Fernandes, Egemen ve Ersan hariç direk A takımda oynayacak oyuncu transfer edilmedi, sağ bek mevkisine bu tür bir oyuncu alınabilirdi.
XI: Cenk; İ.Toraman, Sivok, Egemen, İsmail; Necip, Ernst, Fernandes; Quaresma, Almeida, Simao

BURSASPOR: Bursa'da transfere bu senede geç kalındı ve belkide takımın Avrupa'dan elenmesine sebep oldu, şampiyon kadrodan tam 8 oyuncu ayrıldı, Muhammet Demir'den sonra altyapının diğer yıldızları Sercan, Eren ve Volkan da ayrıldı ama transferin son günlerinde olumlu transferler yapıldı, forvet mevkisi 3 kaliteli oyuncunun gelmesiyle güçlendi, Miller'in eksikliği hissedilmeyecektir, orta sahaya Adem ve sağ beke Chretien transferleri de oldukça iyi transferler.
XI: Carson; Chretien, İbrahim, S.Aziz, Vederson; Adem, Batalla, N'Diaye; Sestak, Tagoe, Ozan İpek

ESKİŞEHİRSPOR: Şike soruşturmasından etkilenen bir diğer takım, Bülent Uygun ve Ümit Karan'ın kulüple ilişkisi kesildi, tanıdık bir isim Skibbe takımın başına getirildi. Dede, Boyd ve Kamara gibi kaliteli isimler kadroya katıldı ama kaleci, stoper ve yaratıcı bir orta saha eksikliği olduğunu düşünüyor bazı taraftarlar.
XI: Ivesa; Koray, Sezgin, Diego, Volkan; Burhan, Pele, Alper, Dede; Boyd, Kamara

FENERBAHÇE: Mevcut kadroya bakarsak Süper Lig için yeterli bir kadro ama bu takım Şampiyonlar Lig'ine gitmiş olsaydı aynı şeyi söylemek pek mümkün olmayacaktı, Niang, Emenike ve Güiza'nın gitmesiyle forvet mevkisinde rotasyon imkanı azaldı. Stoch'un bu sezon daha etkili ve daha fazla forma şansı bulacağını düşünüyorum, keza Dia sakatlıklarından kurtulursa o da Niang'i unutturabilir.
XI: Volkan; G.Gönül, S.Kesimal, Yobo, Ziegler; Emre, Mehmet Topuz; Dia, Alex, Stoch; Semih

GALATASARAY: Şampiyonluk yarışı verecek takımlar arasında sezona en çok moralli başlayacak takım. Milli takımımızın yıldızı Arda Turan'ın gitmesine rağmen Galatasaray çok iyi bir transfer dönemi geçirdi, hem yabancı hem yerli kalitesi arttırıldı. Yeni yönetim, yeni kadro ve Fatih Terim'le TT Arena'da Galatasaray'ın bu sezon çok başarılı olacağını düşünüyorum.
XI: Muslera; Eboue, Ujfalusi, Servet, H.Balta; Kazım, Selçuk İnan, Felipe Melo, Riera; Sercan, Baros

GAZİANTEPSPOR: Avrupa'da açıkcası daha başarılı olacağını bekliyordum Gaziantepspor'un, belkide takım Avrupa'da erken elenmenin üzüntüsüyle biraz hedefsiz kaldı ve motivasyonunu kaybetti. Sezon öncesinde gerekli takviyeler yapıldı, baktığımızda fazla eksiği olmayan bir takım zaten Gaziantepspor'un, belki sağ bek mevkisine bir iyileştirme yapılabilirdi. Umarım ligdeki başarısını istikrarlı bir şekilde sürdürebilir Tolunay hoca ve futbolcuları.
XI: Karcemarskas: Elyasa, Nounkeu, Emre Güngör, Ivan; Wagner, Yasin Pehlivan, Ozan Has; Popov, Cenk Tosun, Olcan

GENÇLERBİRLİĞİ: Son yıllarda ligin en hedefsiz takımı diyebiliriz, bu senede Pektemek ve Orhan Şam'ın satışıyla kasaya giren yaklaşık 7-8 milyon €'ya rağmen önemli bir yatırım yapılmadı. Teknik direktörlüğe önce Giray Bulak sonra Fuat Çapa getirilen Ankara takımının bu senede alt sıralarda mücadele vereceğini düşünüyorum.
XI: Özkan; Efşan, Aykut, Curri, Sakıb; Azofeifa, Cem Can, Soner Aydoğdu; Ermin Zec, Tum, Oktay Delibalta

İBB: Son yıllarda belkide en büyük kadro değişimine uğradı İBB, başkan da değişti. Şike soruşturmasına adları karışan takımın iki yıldızı İbrahim Akın ve İskender'in kulüple ilişkileri kesildi, Tum ayrıldı, kiralık olan
Holosko ve G.Ünal da gidince Abdullah hocanın elinde forvet olarak Tevfik Köse ve Ali Güzeldal kaldı. Buna rağmen İBB bu bölgeye kaliteli transferler yaptı; Webo, Doka, Visca, Metin Akan. Defansa ve orta sahaya önemli hamleler yapılmadı, sol bek rotasyonuna Eren Aydın, stopere Milli Gineli oyuncu Kamil Zayatte (Konyaspor) dahil edildi ve orta sahaya Köln'den Taner Yalçın kiralandı. İBB'nin bu sezon yine çok tehlikeli ve zor bir takım olacağını düşünüyorum.
XI: Hasagic; Marcin Kus, Metin Depe, Zayatte, Ekrem; Holmen, G.Süzen, Efe; Doka, Webo, Ali Güzeldal

K.KARABÜKSPOR: Emenike satıldı ama geçen sezon rağmen daha geniş ve daha kaliteli bir kadro kuruldu, Rıdvan, Erkan ve Erdem gibi önemli kenar oyuncuları takıma dahil oldu, Emenike'nin gidişine rağmen takımın diğer önemli iki yıldızı Cernat ve Tomic takımda tutuldu. Bu sezonda Karabükspor'un ilk 10'da olacağını ve bunun için mücadele edeceğini düşünüyorum.
XI: Tomic; Erdem Özgenç, Deumi, Muhammet, Seric; Hakan Söyler, Ragued, Cernat; Mehmet Çakır, Shelton, İlhan Parlak

KAYSERİSPOR: Teknik direktör istikrarı ve transfer konusunda ligin örnek alınacak takımlardan biri Kayserispor'da bu sezon öncesinde Ziani'nin bonservis sorunu nedeniyle gelmemesi dışında önemli bir kayıp yok. Gurbetçi ve genç futbolcul ağırlıklı transferler yapıldı, takımın eski golcüsü Gökhan Ünal geri döndü ve orta sahaya Paraguay'li yıldız Riveros transfer edildi. İlk 5 yarışı için ilgili takımlardan biri olacaktır Kayserispor.
XI: Navarro; Pekarik, Eren, Khizanishvili, Hasan Ali; Abdullah, Furkan Özçal, Riveros; Amrabat, Gökhan Ünal, Cangele

MANİSASPOR: Sezon öncesinde geçen sezon bir çıkış yakaladıkları Hikmet Karaman'la yolları ayıran Manisaspor, eski teknik direktörü Kemal Özdeş'i takımın başına getirdi. Transferde önemli bir hareketlilik yaşamayan Ege ekibi büyük oranda kadroyu korudu. Her ne kadar lige ilk 8 hedefiyle başlasalarda, yine geçen sene gibi ilk 10'da olmayacaklarını düşünüyorum.
XI: İlker; Ömer Aysan, Akaminko, Dixon, Ferhat Çökmüş; Mehmet Güven, Bekir Yılmaz, Yiğit İncedemir; Yiğit Gökoğlan, Makukula, Simpson

MP ANTALYASPOR: Lige en hazır takım olarak gördüğüm Antalyaspor, bu sezon transferde çok doğru ve erken hamleler yaptı, son olarak taraftarın sevgilisi ve takımın lideri Tita takıma tekrar kazandırıldı, üstelik Tita bu sezon yabancı kontejanında yer almayacak, yerli futbolcu olarak sayılacak. Sıfır bonservisle takıma Mehmet Eren, Ali Tandoğan ve Musa Aydın gibi kaliteli yerli oyuncular dahil edildi ve Necati Ateş bu sezonda takımda kaldı. Antalyaspor'da dördüncü sezonunda Mehmet Özdilek ve futbolcularının Play-Off Avrupa Ligi için en önemli favori olduğunu düşünüyorum. Bütün bu güzel gelişmelere rağmen stadyum sıkıntısının bu sezonda sürmesi üzücü, umarım en kısa zamanda verilen sözler tutulur ve Avrupa futbolu için önemli bir şehir olan Antalya'ya ve Antalyaspor'a modern bir stadyum kazandırılır.
XI: Ömer; Ali Tandoğan, Deniz Barış, Ali Turan, Minev; Uğur İnceman, Kerem Seraş, Doğa Kaya; Mehmet Eren, Necati Ateş, Tita

MERSİN İY: Geçen sezon Nurullah Sağlam'in gelmesiyle bir çıkış yakalayan Mersin takımı Süper Lig'e kadar yükseldi. Geçen sezonun kadrosundan 10 oyuncu takımda kaldı, Nduka'yla beraber takımın Süper Lig'e çıkmasında büyük katkısı olan Adem Büyük ve Tonia Tisdell kiralık geldikleri için takımlarına dondüler. Transferde daha çok tecrübeli ve Süper Lig'i bilen futbocular transfer edildi, Nobre, Hakan Arıkan, Çağdaş, Zurita gibi. Transferin son gününde sol forvetteki eksikliği gidermek için NAC Breda'dan Ganalı yıldız Matthew Amoah transfer edildi.
XI: Hakan Arıkan; Erhan Güven, İbrahim Kaş, Çağdaş Atan, Nurullah Kaya; Zurita, Moritz, Yahia ; Nduka, Nobre, Amoah

ORDUSPOR: Genel olarak iyi bir transfer politikası yürütüldü, kaliteli yerliler ve çok önemli yabancı oyuncular transfer edildi, Dalmat ve Culio'nun bu takıma çok katkısı olacaktır. İlk sezon olduğu için belki biraz küme düşme korkusu yaşanabilir ama Samsunspor'la beraber Mersin İY'e göre ligde kalmalarını daha büyük bir ihtimal olarak görüyorum.
XI: Fevzi/Saso; A.Dereli, Garcia, Yalçın Ayhan, Murat Kalkan; Culio, Gosso, Ali Çamdalı; Dalmat, Stancu/F.Tekke, Ribeiro

SAMSUNSPOR: Yeni çıkan takımlar arasında tek teknik direktör değiştiren takım ve üstelik yabancı teknik direktör getiren takım. Sistem belirsizliği transferi de etkiledi Samsun'da. Stoper ve orta saha transferine ağırlık verildi ve bu sebepten kanatlarda sıkıntı yaşayabilir Petkovic. Hücuma dönük yerli oyuncu eksikliği de görülüyor takımda, yabancı kontejanıyla ilk 11 kurmak zor olacaktır.
XI: Ahmet Şahin; Lazar, Kemal Tokak, Bahia, Ergün Teber; Fink, Selim Teber, Dominguez; Bance, Zenke, Bülent Kocabey

SİVASSPOR: Şike soruşturmasında adı geçen bir diğer takım olarak Sivasspor da kötü bir sezon öncesi yaşadı. İki sene önceki başarıda payı olan futbolculardan kaptan Hayrettin hariç kimse kalmadı. Kadro olarak diğer takımlara göre geride görüyorum Sivasspor'u ve ilk 10'a girmelerini zor görüyorum bu sezonda.
XI: Borjan; Kerim, Faty, Navratil, Hayrettin; Grosicki, Cihan Yılmaz, Mehmet Nas, Cerny; Eneramo, Erman Kılıç

TRABZONSPOR: Egemen, Selçuk, Umut ve Jaja gibi geçen senenin başarısında büyük payı olan futbolcularını kaybeden Trabzonspor, Egemen hariç hemen hemen hepsinin yerini doldurdu ve geçen senelere göre daha alternatifli bir kadro kuruldu. Şampiyonlar Lig'inde iyi bir kura çekilmesine rağmen kadro olarak diğer takımların biraz gerisinde gibi görünüyor Trabzonspor. Bu sezon şampiyonluk için önemli favorilerden, defansta, özellikle stoperde biraz sıkıntı yaşanabilir sezon içerisinde, Giray takımın en kilit ismi olacaktır bu sezon.
XI: Onur/Tolga; Serkan, Giray, Celutska, Cech; Colman, Zokora; Volkan Şen, Sapara, Henrique; Burak Yılmaz

  • Play-Off Sampiyonluk Grubu Tahmini: Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor ve Fenerbahçe.
  • Play-Off Avrupa Ligi Grubu Tahmini: Bursaspor, Gaziantepspor, Kayserispor/Eskişehirspor ve Antalyaspor/İBB.
  • Ligde Kalma Mücadelesi Verecek Takım Tahmini:  Sivasspor, Manisaspor, Gençlerbirliği, Orduspor, Mersin İdman Yurdu ve Ankaragücü.
  • Gol Kralı Yarışı Tahmini: Baros, Alex, Semih, Almeida, Sestak, Boyd, Burak Yılmaz, Necati Ateş, Cenk Tosun
Bütün takımlara başarılar dilerim, stadyumlar dolsun ve güzel futbol izleyelim inşallah.

NOT XI: Yazılan 11'ler kişişel 11'ler.

1 Eylül 2011 Perşembe

Bank Asya 1. Ligi'ne "Fazla" Futbolcular

  1. Şahin Aygüneş (Kasımpaşa): 21 yaşındaki forvet 2009'da Kasımpaşa'yla anlaştı ve burada 39 lig maçında 8 gol atıp 7 asist yapti, geçen sezon sezonunda Lazio'ya transferi uzun süre konuşuldu. Super Lig'de büyük takımlara iyi bir alternatif olabilir.
  2. Kamil Çörekçi (Bucaspor): 19 yaşındaki sağ bek oyuncusu geçen sezon Bucaspor'a Milwall'dan geldi ve Bucaspor'da 23 maçta forma giydi. Geçen ay U19 Avrupa Şampiyonası'nın en iyi 11 oyuncusu arasına seçildi.
  3. Ferhat Kiraz (Boluspor): 22 yaşındaki sol açık oyuncusu geçen sezon Boluspor formasıyla attığ ı 12 golle adından söz ettirdi.
  4. Jebrin Torric (Bucaspor): Geçen sezon devre arası Bucaspor'a gelen 20 yaşındaki genç Ganalı genellikle forvet arkası oynuyor, geçtiğimiz aylarda Kayserispor'a transferi konuşuluyordu, Bucaspor'da kaldı.
  5. Serkan Şahin (Konyaspor): Ziya Doğan'ın Konyaspor'a FC Basel'den transferi sağ bek oynuyor, 23 yaşındaki  futbolcu zaman zaman orta sahada da oynuyor, bu sezon Konyaspor'da 10 numaralı formayi giyecek, transfer cezalısı takımın en büyük kozlarından.
  6. Anıl Karaer (Adanaspor): Galatasaray'ın altyapısında yetişen Anıl, hem sol bek hem stoper oynayabiliyor, Super Lig kulüpleri ile anılan 23 yaşındaki  futbolcu bu sezon Adanaspor'da forma giyecek. 
  7. Halil Çolak (Kasımpaşa): 22 yaşındaki Halil geçen sezon Hollanda'nın Go Ahead takımından Kasımpaşa'ya geldi, etkili bir kanat oyuncusu, bu sezon 1. Lig'de adını sıkça duyabiliriz.
  8. Hakan Aslantaş (Konyaspor): 26 yaşındaki sağ bek Süper Lig takımlarına iyi bir alternatif hatta ilk 11 oyuncusu olabilir, üstelik yerli statüsünde.
  9. Güray Vural (Denizlispor): 23 yaşındaki kanat oyuncusu Denizlispor'un 1. Lig'e düştügü sezon sonunda ağır bir sakatlık geçirdi ve geçen sezon 1. Lig'de fazla forma şansı bulamadı, bu sezon Güvenç Kurtar'la sakatlık öncesi performansını yakalayabilir.
  10. Serdar Deliktaş (Gaziantep Belediyespor): 25 yaşındaki forvet geçen sezon Gaziantep Belediyespor formasıyla attığı 16 golle gündeme geldi, bir çok Süper Lig takımına alternatif forvet olabilecek yetenekte.
  11. Takip edilmesi gerekenler: Fırat Kocaoğlu & Barış Başdaş (Kasımpaşa), Sezer Özmen (Ç.Rizespor-BJK Kiralık), Volkan Ekici (Kartalspor-BJK Kiralık), Erdi Kasapoğlu (Karşıyaka), Ali Dere (Konyaspor), Şaban Özel (Sakaryaspor), Gökhan Dincer (Akhisarspor), Rahman Kobya (Adanaspor), Gençer Cansev (Boluspor), Ömer Kahveci & Civar Çetin & Salih Uçan (Bucaspor), Cenk Ahmet (Ç.Rizespor)