16 Kasım 2011 Çarşamba

Şimdiki Zaman Beşiktaşlı Muhabbetleri

Uzun zamandır ara verdik bloğa. Zamansızlık falan bahane değil. Yazası gelmiyor insanın. Yaşananlar, daha doğrusu yaşatılanlar, insanı yazmaktan öteye susmaya itiyor artık. Düşüncesinin bile sıkıntı yarattığı hisler var işte.

Hani biz, Beşiktaşlılar marifetmiş gibi konuşuruz, deriz ki: acıdan besleniriz biraz.

Severiz acıları. Kaçmaktan öte, göğsümüzde yumuşatır paslarız birbirimize. İki Renkli Takım taraftarı gelirse bir araya: güzel günleri anar. Kupalar, zaferler, güzel zamanlar. Bizde durum farklı. Güzel şeylere de söz harcasak da daha çok Valerenga muhabbeti döner biraz. Üstüne tur geliyor derken sağ alttan çıkan ekran ve Prag, cila niyetine. Ve dahası. Ancak durum farklı. Şimdilerde Beşiktaş acıyor daha çok. Çatır çatır kırılıyor. İsteyen duyuyor, istemeyen kulaklarını tıkıyor. Aynı şeyleri yüz kere hem okuduk, hem anlatmaya çalıştık. Geçenlerde şöyle bir mevzu vardı. Hani göz atın derim: "Hissedarlar Hesap Sordu"

“Hesap Sorma” mevzusu hakkında da şuna bir göz atalım. Hani kulübe üyelik biraz “göt” istiyor ya. Daha basiti. “Devirmesek de sallarız” diyenler için: "Haydi Hesap Sormaya"

Bir de şunu twitter’dan paylaştım geçen gün, buradan tekrar edeyim. Yazılanların en kötü ihtimal –kötü?- %50’si yalan olsa, kalan %50’si içinizi sıkmaya yeter. Sıkılın biraz, iyi gelir, motive eder. " Derin Beşiktaş "

Birtakım iğrençlikleri gördük diye sırtımızı dönemiyoruz işte.

Futbolda ortalık şenlik yine. Portekizliler, Almanlar, Ekoko ve çetesi (telif için Mustafa Abi’ye teşekkürler eheh) derken İspanyol ile vedalaştık. Elimizdekileri kazanmak, kaybettiklerimizi telafi etmek demek bir yerde. Son demlerindeki Guti giderken, çatır çatır mücadele eden Veli Kavlak’ı kazanmak var mesela. Çapları kıyaslanmasa da TR şartlarında ve BJK ortalamalarında önemli oyuncu. Tek eksiği “vamos a ganar” diyememesi, dese de etkileyememesi. Elimizde iyi malzeme var hala. Kazanalım. Evet. Guti'yi de şu golden sonraki ifadesiyle hatırlayıp, dolapta muhafaza edeceğim ben. Dakika 100. Bilmemkaçıncı gol girişimi. Nihayet.

Hentbolcuların Allah’ına kurban. Kazanmaya devam. Bir haftada üç farklı salona gidiyor adamlar, biz de elimizden geldiğince gidiyoruz; Siz de gelin. Bir kişi demek; fazladan bir el çırpması, fazladan bir ses; en önemlisi de onlar için fazladan bir sıcaklık demek. Nitekim dünyanın en “el ele” takımı var ki cidden “Allah’ına kurban”.

Sadece Beşiktaş’ı takip eder, fazla yorum yapmam yıllardır. NBA kariyerim Iverson – Kobe kapışmasında daha sempatik olduğundan Iverson’dan yana saf tutmaktan ibaretti zamanında. Onun dışında hep uzaktan baktım. Ne çok yaklaştım, ne de tamamen içine girdim. All-Star haftası iyidir. Arada güzel maça denk gelirim; bu kadar. Ama bu Deron apayrı bir şey. “Dünyanın en aptal tipli insanı Semih” ve “Demirören Cumhuriyeti” kıvamında salon ortamı dışında Beşiktaş işte. Dönemiyorsun sırtını. Hani yıllardır yıkılıp yıkılıp yeniden kurulan bir branş orası da. "Para harcanıyor" diye üzülmek yerine, bir ara çok moda olan "carpe diem" mi ne varı, kaptırdık gidiyoruz. Türkçesi: tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bak. Öyle. Temiz iş yapıyorlar bu ara. Aman nazar değmesin, Lokavtı bitirenin çocuğu olmasın.

Bir kez daha; Aslolan hayattır, hayat da… Biliyorsunuz işte.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder