9 Aralık 2011 Cuma

Çalışma, İstikrar ve Başarı

12 günde 4 farklı şehir, 4 maç, 12 puan…

Bu başarının en önemli nedeni çalışma ve istikrar.



Dün akşam ligde en az gol yiyen, iyi kapanan ve makine gibi işleyen bir takımla karşılaştık. Esnememize neden olan ilk 25 dakikayı saymazsak seyir zevki yüksek bir maça tanık olduk. Önde pres ve mücadele vitesini arttırıp, Ricardo Quaresma’nın enfes golüyle açtık kilidi. Sonrasında Mustafa’nın Higuain-Quaresma karışımı enfes golüyle de devreyi kapattık. İkinci yarıda ise yediğimiz baskıyı üzerimizden golle attık. Hepimiz “İlluminati asıl bu; rahat bir maç izlemek” diye geçirdik içimizden. Attıkları golden sonra korkmadık değil, ne de olsa burası Beşiktaş :)

Maçtan hiç kopmayıp 90. Dakikada bile hala önde basan bir takım görmek gurur veriyor insana. Zaten ligin geneline baktığımızda iki formda takım göze çarpıyor. Bunlardan biri Fatih’in Aslanları diğeri ise Carlos’un Kartalları…

Fikstür o kadar sıkışık ki futbolcular bırakın dinlenmeyi, evlerini bile zor görür oldular. Mesela Manisa maçından tam 66 saat sonra İBB karşısındayız. Geçen periyotta her oyuncunun hakkını verip alnından öpmek gerekir. Fikstürün zorluk düzeyi bu derece yüksek iken, futbolcuların hala fit olması büyük başarı. Bunun en büyük mimarı tabi ki Roland Koch.

Başlıca faktör kazanma arzusu ve istikrar olunca “Korkak Futbol” oynayan(!) Beşiktaş, ligin en fazla gol atanı konumuna geçti. Basın yıldızların başını yedi, Antrenör askerleri topladı, sahaya sürdü ve takım olma olgusunu kazandırdı. Onların etrafına da yıldızları serpiştirdi. Daha önce de vurguladığım gibi Fernandes’in artık geri kazanılması ve oyuna direkt etki edecek konuma gelmesi gerekiyordu. Hoca bu yanlışından da döndü ve yine kazançlı çıktı. Fernandes tıpkı Mustafa gibi az süre aldı fakat attığı 1 gol ve attırdığı 6 gol ile hücumun güvenilir ayağı oldu. Her noktadan tehlike yaratan vuruşlarını saymıyorum bile.

Carlos Carvalhal demişken, önceki yazımda antrenörlük konusunda ona puanımı kısır tutmuştum. Ama görüyorum ki öğrencileri gibi o da gün geçtikçe tepeye tırmanıyor. Çalışmayı çok seviyor. Çatlak seslere değil kendi kulağını, takımında kulağını tıkıyor adeta. Uzun süre sonra böyle bir hoca görmek bizi şaşırtıyor belki de. Kendi doğum günü kutlanırken bile Serdal Adalı-Tayfur Havutçu seslerinin yükseldiği bir ortamda yapmaya çalıştığı iş alkışı hak ediyor. Onun yanında olduğumuzu biraz daha hissettirmemiz gerekiyor sanki. Kendini emanetçi olarak bilmek ne kadar üzse de onu, tüm içtenliğiyle Tayfur-Serdal-Ahmet üçlüsüne hediye etti bu galibiyeti. Böyle devam adamın dibi; Kartal Yürekli Carlos…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder