23 Aralık 2011 Cuma

İlk Yarı'nın Ardından

17. Hafta maçlarının son bulması ile 2010-2011 sezonun ilk yarısı kapandı. Kısa zaman aralıklarında çok maç yaptık. Tablo ise fena değil…





Beşiktaş, UEFA Avrupa Ligi’nin Play Off turu ile açtı sezonu. Toplamda 25 resmi maç yapan takımımız, bunların 14’ünde galip gelirken, 5 kez berabere kaldı. 6 maçta ise sahadan puansız ayrıldı. Bu karşılaşmalarda rakip filelere 41 gol bıraktı(Maç Başı: 1,6 gol) Kalesinde ise 26 gol gördü(Maç Başı: 1 gol) Bu istatistiklerde en dikkat çeken özellik; kalemizde çok gol görmemiz. Bu durumun önlemi artık alınmalı. Neredeyse her takımdan gol yer olduk.En golcü oyuncularımız Mustafa Pektemek ve Hugo Almeida oldu(6’şar gol) Burak Yılmaz’ın tek başında 16 gol attığı ligde, bizim forvetlerimizin ise bu kadar kısır kalması düşündürücü. Takımın asist krallığına ise Manuel Fernandes oturdu(8 asist)

Avrupa Ligi’nde işler bizim için iyi gitti. Zorluk derecesi yüksek olan grubumuzu lider apoletiyle bitirerek, 2. Tur’a yükseldik. Bu turdaki rakibimiz ise Braga. Geçen sezona oranla daha kötü oynuyorlar.( Zaten bana göre geçen sene finali hak etmediler) Kişisel fikrime göre ne Dinamo Kiev’den ne de Stoke City’den daha iyi takım. İlk maçın deplasmanda olması avantaj. Eğer bilinçli ve gerçek gücümüzü göstererek oynarsak turu geçme ihtimalimiz yüksek. Önceki sezon yaptığımız hataya bu sefer düşmeyelim. Bu yüzden bir sonraki turdaki muhtemel rakibimizi konuşmak istemiyorum. Önce önümüzdeki işe bakalım.

Lige dönersek, liderin 5 puan gerisindeyiz. Fikstürümüz sıralanma açısından iyi, fakat 2. Yarı derbileri dışarıda oynayacağımız unutulmamalı. Ligin sonunda Play-Off olduğundan fazla önemsenmese de kolay puan kayıpları artık son bulsun. Oynadığımız Gençlerbirliği, Samsunspor ve Galatasaray maçları bariz elimizden kaçtı.

25 maçlık periyodun öne çıkan isimlerinin başında gelen adam Manuel Fernandes. Sadece 2 Milyon Euro ile takıma dahil olan “futbol aşçısı” sakatlıkların bol olduğu dönemde Carvalhal’in de yardımıyla takımı tek başına sırtladı, büyük iş yaptı. Yıldızı parlayan diğer isim ise istikrar abidesi Egemen Korkmaz. Hırsı, mücadelesi ve azmiyle savunmayı topladı. İtiraf etmeliyim ki ilk alındığını duyduğumda “Bu heriften hiç bir şey olmaz” dedim, beni haksız çıkardı. Alkışlar bu iki Kartal’a.

İlk yarıda benim için bekleneni veremeyen iki isim vardı. İsmail Köybaşı ve Necip Uysal. Çok kötü değillerdi ama böyle de değiller. Belki sakatlıklar, belki İsmail’in alternatifsiz olması performanslarını aşağıya çeken etmenlerdendi. Ama yeni yılla beraber onlarında beklenen performansı verebileceklerini düşünüyorum. Holosko, Edu, Ekrem, Sidnei ve Rüştü ise takıma artık katkı vermiyor.

Sakatlıklarla boğuştuğumuz dönemde iyi sonuçlar aldık. Carvalhal takımı güzel idare ediyor. Az günde çok maç oynamaya alıştık. Tatil çok uzun değil. Ersan ve Bebe’nin takıma katılması gücümüze güç katacaktır. Bana göre transferde yerli oyuncuya yönelmeli. Transfer döneminin 2. Yarı başladıktan sonra açılması da ayrı bir komedi.

Son olarak Tayfur Havutçu hakkında konuşmak istiyorum. Tahliye olmaları hepimizi sevindirdi; fakat her geçen gün yeni Tape’lerin ortaya çıkması pek yüzleri güldürmedi. Kendi oyuncuları hakkında bu kadar rahat ileri geri konuşması hiç hoş değil. Hafta arası da yazdığım gibi: Temiz olabilirsin, fakat sandığımız gibi “ADAM” değilmişsin. Kusura bakma kardeşim, artık benim için “Beşiktaş’ın Çocuğu” da değilsin…

Yine lafı çok uzattım, esenliklerle kalın…

2 yorum:

  1. Hocam, "Sadece 2 Milyon Euro ile takıma dahil olan" demişsin ama orası muamma. Açıklama yapılmadı klüpten. Kuvvetle muhtemel sadece %25'i alındı o paraya. Malum Valencia ve foncular zamanında 18 milyon Euro'ya almışlardı.

    YanıtlaSil
  2. Benim bildiğim borsaya gönderilen yazıda 2.300.000 Euro ile anlaşma sağlandığı. Tabi hepimiz biliyoruz bazen kelime oyunlarıyla ücretin daha az bir meblası gösteriliyor ama önemli olan fiyatı o rakamlardan bu rakamlara kadar çekebilmektir. Bu da bir başarıdır. Takımda bu derece etkin rol olmasıda artısı.

    YanıtlaSil