27 Şubat 2012 Pazartesi

Beşiktaş'ın Yeni Başkanına Açık Mektup



Yönetimlerle ilgili olan görüşüm bellidir. Takım Elbiseli "yönetici kesim" ile biz "taraftarlar" aynı takımı tutmadık hiçbir zaman. Belki eski zamanlarda denk geldiği olmuştur ancak bugün o işin öyle olmadığına adım gibi eminim.

Hiçbir başkan, "taraftar" duygusuyla o koltuğa oturmaz. "Zor günlerde camiaya sahip çıkmak" en fazla sevimli bir maskedir, ki o numaralara kanan taraftar er ya da geç gerçeklerle yüzleşecektir; yüzleşmiyorsa gözlerini sıkı kapatmıştır. Kaldı ki "taraftar zihniyetli" yönetici ne kadar gereklidir, ne kadar doğru bir yapılanmadır ayrı tartışma konusu.

Uzun lafın kısası; -Beşiktaş özelinde değil, Ülke genelinde- hiçbir yönetime sempati duymuyorum. Hepiniz çıkarları doğrultusunda iş yapan profesyonellersiniz. Bazılarınız becerikli, bazılarınız nefes almayı dahi nasıl başarıyor şaşırtıcı.

2004 Yılından beri başımızdaki Demirören çilesi sportif değil, manevi bir yıkımdır. Şöyle bir bakarsanız biri çifte kupalı sezon olmak üzere 6 kupa vardır. Başarılı sayılmaz; ancak bu denli "nefret" yaratacak kadar başarısız da sayılmaz. Bugün koltuğu bırakırken takım iki senedir Avrupa'dan "ülke puanı kazandıran" tek takım olarak net bir şekilde görünüyor örneğin.

Sizden 5 senede; 5 kupa, Avrupa Finalleri, Mükemmel Tesisler, Yıldızlar beklemiyorum.

Seba sonrası Bilgili ve Demirören derken kaybettiğimiz şeyler var. Beşiktaş'ı, Beşiktaş yapan değerler vardı. Bunları anlatmak gereksiz. Her Beşiktaşlı biliyor. Bilmeyen kapıdan girmesin zaten. Ülkenin genel çizgisinde Mafya Bozması yönetimlerin, dünyanın genel çizgisinde futbol dev bir endüstri olduğu gerçeğinden başka bir şey yok. Sizden farklı bir çizgi beklentim gerçekten düşük.

Ancak benim gibi bazı değerleri kupadan, başarıdan, gösterişden önde tutan bir avuç taraftar bile varsa -ki var- ; ağzımıza bal çalsanız yeter. Biraz özkaynak, biraz müşterileşmekten ötesi -veya öncesi. bu kavram çok berbat-; biraz değer kısaca.

İnancınız, Allahınız, Vicdanınız kimseyi ilgilendirmez; ancak Beşiktaş ile ilgili bir şey yaparken Şeref Beylere hesap versin vicdanınız. O konuda rahatsanız, alın meydan sizin olsun.

"Büyük Başkan" sevgisi beklemeyin, saygınızı kaybettirmeyin yeter.

12 Şubat 2012 Pazar

Kimin Takımını Kimden Kaçırıyorsun Ataman?

Her basketbol maçından sonra bir komedi. Normalde iki ayağı olması lazım bunun. Taraftar - Yönetim arası bir ilişkidir. Sonuçta taraftarın tepkisinin hedefi takım veya teknik kadro değil. Ancak Ergin Ataman sağ olsun, üç ayaklıya çeviriyor.

Telekom maçı, daha birkaç saat önce.

Tribünde geçen seferkine benzer bir performans var.

Üstelik biletlere %100 zam yapılmış. Ancak taraftar sayısı daha da fazla bu sefer. Yine de küfür yok, saygısızlık yok. Takım destekleniyor. Ortalamanın üzerinde seyirci ve herkes maçın içerisinde. Arada veriliyor mesajlar. Takımı bozacak bir şey sözkonusu bile değil.

Maçın son 10 saniyesi. Ergin Ataman sahaya değil, bench'e dönüyor. "Maç bitince hemen içeri girin." diyor oyunculara. Maç bitiyor. Sahadaki beş rakibi tebrik ediyor. Sonra tam tribüne gidecekken -sanırım Morrison ilk tribüne hareketlenendi- Ergin oyuncuları geri çeviriyor. Herkes soyunma odasına.

Şimdi Ergin Ataman, tribüne kızıyorsun "takımı bozuyorlar" diye. Bir daha düşün sen mi bozuyorsun, biz mi bozuyoruz?

Oyuncular tribüne giderken heveslerini kursaklarında bırakıyorsun. Hele yabancılar farkında bile değil. Morrison'ın soyunma odası direktifini aldıktan sonra suratını nasıl düşürdüğünü görünce ben üzüldüm be.

Bandırma deplasmanı ilkti. Üstüne Karşıyaka ve bugünkü Telekom maçı. Taraftara yaptığın üçüncü yanlış bu.

Milangaz'ın değil, Beşiktaş'ın koçusun sen. O oyuncular sponsor ile gelseler de bu armanın oyuncuları.

Tekrar, Yine, Israrla: İşine baksın herkes.

7 Şubat 2012 Salı

Şeref'den Özel Gösterim: Başkanıma Dokunma



Üç gün önce bunu yazmıştım. Dün bizim uçmalıkaleci uyardı bu haber için. Aklım çıktı. İkisini birleştirin, sonra üstteki iki resmi kıyaslayın. (orjinal boyut için tıklayın üstüne)

Geçen hafta 10 Tl olan maç, bu hafta 20 tl.

Geçen hafta kalkan servis, bu hafta neden kalkmıyor? (sonradan ayarlanabilir bu, kesin değil)

Futbol tribünü zamlarla nasıl "kırıldı" gördük zaten. Şimdi de burası başladı. Hem de sadece bir maçlık tepki üzerine. Teşekkürler işinizi yaptığınız için.

4 Şubat 2012 Cumartesi

Beşiktaş Milangaz: Herkes İşini Yapsın


Şeref Yalçın'ı evvelden biliriz zaten. Hep derim. İnsanlar çocuklarına isim verirken iyi düşünmeli. Ağır isimleri tercih etmek doğru değil. Hayatını ironiye çeviriyorsunuz çocukların, yazık oluyor. Şeref de böyle bir abimiz zaten. İcraatleri buradan Detroit'e yol olur. Amerikan kanallarında canlı yayına çıkar. Tek marifeti de budur. Başkanı "reklam yapabileceği" yerde parasını cebine koyup yollar. Onun dışında sorun amatör branşları, anlatsın. Küme düşenler, düşmemek için çırpınanlar, ortada bırakılan sporcular. Nefis.

Pınar Karşıyaka maçı vardı bugün Salonda. Devre arasına doğru takım kazanıyorken -bu önemli. çünkü kaybederken verilen tepkinin zerre değeri yok artık gözümde- tribünde tepki vardı. Klasik. "Yeter YD, FB'ye başkan olsana" tepkileri. Yani aşırılık bir durum da yok. Ki o sırada maçtan da kopmuyor tribün. Yani üçlük, smaç, blok gelirse tepkisi veriliyor. Bir yandan da tepkiye devam ediliyor. Şeref N'apıyor?

Locasında oturmuş. Taraftara "Ya maç var. Maça Bakın" diye bağırıp el kol yapıyor. Canım benim. Kıyamadım. Yanına da Metin Keçelinin oğlu Kubilay Keçeli'yi almış, -ona da geleceğim- başkanlarını koruyup, taraftara "ders" veriyorlar akıllarınca. Ne yalan söyleyeyim, seni orada sinirden kudurmuş bir şekilde mosmor görmek büyük keyif verdi Şeref.

Taraftara küfür ettikleri, yanlarına posta koymaya çağırdıkları da söyleniyor. Yalan olmasın. Ben "gözümle görmedim", kesin diyemem. He, yapar bunlar. Utanmazlık diz boyu olduğundan onu da yaparlar. Zaten taraftarın bir kısmı oraya yöneldi. Polis de tabii. "Kendi" salonlarında, polis korumasıyla. Siz kendinize yakıştırıyorsanız bunu zaten... Yok yok. Bunu demek için çok geç zaten.

Kubilay, olayla ilgili şöyle bir şey yazmış twitter'da.


Kimsin lan sen? Allah aşkına söyle kimsin sen? Kime neyi söylüyorsun? Kimi oturtuyorsun? Yemin ediyorum ibretliksiniz. İki transfer yapınca kulübün, taraftarın sahibi mi oldunuz dalyaraklar?

Ergin Ataman. Zaten uzun süredir kendisinin "Demirören Ağzı" ile konuşmasından rahatsız olduğumu söylemiştim. Dünya kulübü, Amerikalarda Reklam, Piyasa vs. Eh, at sahibine göre kişner. Ama yıkama yağlamanın böylesi. Yakışır. Geçen hafta Banvit deplasmanında yönetimi protesto eden taraftarlara "Sabote etmeyin, play-off'a gidelim" kıvamında hareket çekmişti. Bu hafta salonda yapamadı manevrasını, maçtan sonra basın toplantısında yalamış. Sezon sonunda düşünecekmiş. Yolun açık olsun. İyi hoca olabilirsin ama gram adam değilsin. Yarın yönetim maaşları yatırmayınca taraftar kalacak yanında. Sen onlara sırtını dönüyorsun. Senden yönetimi eleştirmeni beklemedi kimse. Ama taraftara çatmak? Yanlışı sen başlattın Ataman.

Deron Williams'a taparım. Formasını da aldım. Haftada bir basketbol oynamaya gidiyorum, keyifle giyiyorum formayı. Giymeye devam da edeceğim.

Kartal, Hawkins, Bonsu, Kemp, Can Akın, Zoran, Arroyo, Morrison, Erwin. Ve hatta Mehmet Yağmur, Serhat Çetin, Adem Ören, Barış Hersek, Mehmet Ali Yatağan, Serkan Özver. Sizden desteğini çeken namerttir.

Ama herkes işini yapsın, taraftara akıl vermeye kalkmasın. Altından kalkamazsınız.

Ekleme: Şeref Yalçın böyle bir şey yazmış gece. İki şey geldi aklıma. Ya hala kendine gelememiş, eli-ayağı titriyor. Ya da ben bu yazı stilini bir yerden tanıyorum.