22 Mart 2012 Perşembe

Altyapı Devrimi Tepeden Gelir



Altyapı meselesi, cesur adamların başarabileceği bir olgu. Biraz delilik, biraz kibir; bolca "ben doğrusunu bilirim, yaparım" gerektirir.

Bugün biri çıkıp kendi hakkında üçüncü bir şahıs gibi bahsederse "aa manyağa bak" deriz. Dünyanın ileri gelen topçularını eleştirse mesela biri, "Sen kimsin abi?" deriz. Ancak Serencebey'deki Serpil Hamdi Tüzün yazılarını takip edenler bilir. Serpil hoca böyle yapar. "Tüzün Dönemi" diye bahseder emeğinin geçtiği zamanları anlatırken. Yeri gelir, en iyi dönemindeki Terry'nin nasıl yanlış oynadığını anlatır. Kendini överken de çekinmez. Lafını esirgemez.

İnsani değerlerden bahsederken bu insana ideal bir insanmış gibi yaklaşmamak mümkün. Değil mi?

Ancak genel değerlerden ötesi var burada. Tüzün'ü biz tanımıyoruz. Birçoğumuz için "Altyapı efsanesi yaşlı bir hoca"dan ötesi değil. Ancak yazılarını, anlattıklarını okuyanların ağzı bir süre açık kalacaktır. (bu yazının sonuna bir örnek koyacağım) Doğrusu yanlışı tartışılır, ki bence futbolun asla tek bir doğrusu olamaz ve tek gerçeği gol atanın kazandığıdır, ama kendine güvenin kaleme dökülmüş halidir hocanın sözleri.

Schuster'i övmek için de, dövmek için de çok sebep var ama hakkını verin. Ali Kuçik'i gerilimi bol Bursa maçında da, Avrupa için önemli Rapid Vien deplasmanında da sahaya sürdü mesela. Çekinmedi. Çünkü kendi kafasındakini yapacak kadar kendine güvenen bir adam. Biraz deli, cesur, kibirli... Devamını siz ekleyin. Sonuçta buraya kadar bahsettiklerimi yapabilen adam.

Kendisine zerre sempati duymadığım, benim adıma futbolun en çirkin yüzlerinden biri: Fatih Terim. Kibirlidir, kendisinden "Terim" diye bahseder mesela o da. Ancak bu sene bir kez daha gösterdi ki, genç oyuncular için dev nimet. Bülent'in sahaya sürmeye korkuğu Semih şu an GS'nin lider stoperi adeta. Emre Çolak "kazanım" sürecinde, "bir türlü patlayamayangillerden" Aydın Yılmaz'ın hala üzerinde duruyor. Çünkü Terim bunları kazanmada başarısız olursa, kendisini eleştirenlere cevap verebilir; bunu yapabilecek yerli teknik direktör sayısı ya 3, ya 4 herhalde.

Carvalhal'in genç düşmanı olduğunu sanmıyorum. Olgunlara karşı bir fetiş durumu da yoktur muhtemelen. Peki bu adamın derdi ne?

Takımın gençlerine bakın, sonra da takımın "hazır görünenlerine" bakın.

Bu adama çılgın maliyetli bir takım verirseniz, hepsini idare etmeye çalışır. 4 Milyona yakın maaş alan "kaptan" Quaresma bu adama sallar, ertesi hafta "kaptanlık bandıyla" yine oynatmak zorunda kalır. Radikal kesmeler, kararlar ona ağır gelir. Doğaldır. Bu adam antrenör olarak geldi zaten. Bir anda hoca oldu. Sırtına da Tayfur bindirdiler. Pusuda bekleyeni var. Daha parası yeni ödenmiş Fatih Tekke'ye kapının sapını Schusterler verir.

Yeni yönetim gelecek şimdi. Pek umutlu olmadığımı söyledim zaten. Yönetici ekibi toptan taraftardan uzaktır benim açımdan. Bizim romantikliğimiz, komik bile gelir onlara; ki onların profesyonelliği de bize göre trajikomiktir çoğu zaman. Ancak altyapı devrimi gelecekse, tepeden gelecek.

Bu takıma ya "Tüzün Modeli" tepeden bir "devrim" gönderilecek ya da "Schusterler ile" dönemsel heyecanlar birkaç oyuncu ile gelecek. Nasip olur da "Tüzünsel" bir devrim gelirse, başka bir dileğim olmaz. Schusterler'in de başımın üstünde yeri var. Ancak güzel adam Carlos ile devrim beklemek hayalcilik biraz. Severiz, ama gerçekler böyle.

12 Mart 2012 Pazartesi

Quaresma Sorunsalı


1,5 yıl önce uykusuz gecelerle başlamıştı Quaresma serüveni benim için ve yine benim için en büyük hayal kırıklıklarından biri oldu.Konuya gelelim ve ilk olarak gözümüze çarpanlarla başlayalım.Bırakın Porto'da ki o şaşalı günleri geçen seneyi hatta ve hatta sakatlanmadan önceki dönemi bile mumla arar olduk Quaresma'da.Bir isteksizlik,bir umursamazlık var kendisinde.Tabi bu halleri O'nun duygusal karakterinden de kaynaklanıyor.Carlos Carvalhal ile anlaşamaması saha içinde,yalnız kalması,istediklerini yapamaması-ki bunda en büyük suç kendisinin- ,takımın sistemsizlik sistemi..Böyle uzar gider bu liste ama gel gelelim bunların hiç biri hiç bir oyuncunun antrenörüne, takım arkadaşlarına saygısızlık yapmasını gerektirmez.Her maç çıkarken el kol hareketleri,antrenörün yüzüne bakmadan,arkadaşlarının elini sıkmadan soyunma odasına gitmeler.Bu bir kere de değil hepimizin bildiği üzere çok defa tekrarlandı.
Gelelim Ersan-Quaresma-Toraman arasında yaşanan gerginliğe..Ersan ile Quaresma'nın soyunma odasında kavga ettiği ve araya giren Toraman'ın kaptanlık pazubandını kastederek "alsın bandını taksın" dediği söyleniyor Quaresma için.Daha sonra gelen İsmail ve Ersan'ın açıklamaları da cabası.Tabi bir de Ernst var.Çoğu zaman kameralara da yansıyor gereksiz top kayıplarından,pas vermeyişinden sonra kenar yönetime dönüp şikayet edercesine bir şeyler söylediğini gördük.
Toraman'ı bir kenara koyalım Ersan,İsmail,Ernst gibi adamların bile çileden çıkmasına yol açan tutumları gözardı edilemezdi belki de bir şeyler yapmak için geç bile kalındı.Bunun illa kadro dışı kalması olmalı mı derseniz bu tartışılır ama sanırım bardağı taşırdı ne yazık ki Quaresma.

Hepimiz biliyoruz ki Quaresma'nın kadro dışı kalması kötü oyununun getirisi değil,disiplinsizlik ve umursamazlığın getirisi.Bu tutumlarında sonucunu görmesi açısından iyi de oldu denebilir...

Biraz da saha içine dönelim.Quaresma'lı ve Quaresma'sız Beşiktaş'a gözatayım dedim iki resim arasında farklar oldukça fazla.Rakamlarla başlayalım,Beşiktaş Quaresma'lı çıktığı 24 maçta 11 galibiyet 2 beraberlik 11 mağlubiyet alırken Quaresma'sız çıktığı 18 maçta 10 galibiyet 6 beraberlik 2 mağlubiyet aldı.Tabi bu rakamlar hem çok şey anlatır hem de çok yanıltır.Takımın iyi form durumu vs Quaresma'sız döneme denk geldi hep ama yine de bu kadar büyük fark oluşmasını açıklamaz.Takımın sistemi vardır,yoktur o ayrı bir tartışma konusu fakat Carlos Carvalhal'in futbol olgusunda Quaresma'nın yeri pek yok gibi duruyor.Gerçi bu denli isteksiz ve mücadeleden yoksun oynarsa ancak kendisine Katar'da yer bulabilir o da ayrı bir konu.

Dileğim ise geçen sene ki futboluna geri döner ve Beşiktaş'ın kendisi için büyük bir şans olduğunu hatırlar.

Bir sözüm de Quaresma'yı Pascal ve İlhan ile aynı kefede tutanlara onlar gerçekten kanını akıtıyorlardı sahada,tıpkı geçen sene Quaresma'nın bir nebze de olsa yaptığı gibi.O yüzden belki de Kiev maçında yaptığına fazla ses çıkmadı.Ayrıca paramı almasam bende koşmam diyen körler var ki onların hali daha acınası,Quaresma'yı koruyayım derken daha da küçük düşürüyorlar.O sahada koşan ve parasını almayan 11 adamdan biri Quaresma diğer 10'unu satmaya hakkı yok.

Son söz Fabian Ernst'ten gelsin,BEŞİKTAŞ MÜCADELEDİR !

Not:Google görseller'den Quaresma'yı aratıyoruz.Bir Porto döneminde ki bir de bu sene ki halini görün ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

5 Mart 2012 Pazartesi

Tünelin Ucundaki Işık




Galibiyete hasret kaldığımız günler geçirmeye devam ediyoruz. Her geçen maç, kötü oyun zincirimize bir halka daha ekliyoruz. Bu durumlara düşmek, en çok biz cefakâr Beşiktaş taraftarını karmaşık duygulara sokuyor. Ne yapsak, ne etsek olmuyor, işin içinden çıkılmıyor.

Carlos Carvalhal ilk yarı ne kadar önde gittiyse; ikinci yarı da o kadar kötü gidiyor. Sistem hataları, oyunu okuyamaması… Bu liste uzayıp gidiyor. Bunlara Portekizlilerin –Fernandes hariç- vurdumduymazlığı da eklenince, karşısında ne Ernst’in akıttığı ter ne Pektemek’in döktüğü gözyaşı ne de taraftarın çektiği çile durabiliyor. Taraftar demişken, çoğumuzun gönül verdiği renkler bir sadece. Gerisi bin bir türlü ayrılık. Bu kaos ortamında bazen kırıyoruz birbirimizi, bazen omuz omuza veriyoruz, bazen de küfürler edip saha kapattırıyoruz.

Biz alıştık aslında kanser olmaya. Her şey iyi giderken patlak veren sakatlıklara, eyyamcı hakemlere, önümüze taş koyanlara. Bizim yadırgadığımız şey, sahadakilerde olmayan mücadele ve inanç belki de. Topu kaptırınca “Nasıl olsa eşekler var, onlar koşar!” diyerek yürüyenlere, sahada top oynanırken kenarda gülenlere, İnönü de sadece 90 dakika yaşayabilmek için verilen emeğe edilen, ihanete…

Peki, hata kimde? Nerede? Ne Şekilde? Çözüm Ne? O kadar çok yanlış giden şey var ki… Toraman’ın adam kaçırması kadar “bariz”, Almeida’nın o muhteşem(!) sol ayağı kadar “gereksiz”, Simao’nun yapmaya çalıştıkları gibi “anlamsız”, Ekrem’in çalımları kadar “baş döndürücü” ama futbolcuların paralarını alamadığı kadar da “gerçekçi”!

Tam tüpü kapatmışken, stad Ertuğrul’a kaymadan izni almışken, Adanalı dönüyorken bu gidişat derinden sarstı bizi. Sevinmek için sevmedik elbette, kupasız geçen yıllarda bile bırakmadık ki seni. Ama sabrımız taştı artık. Her maç öncesi umut dolan yüreğimizin hep hüsrana uğramasından, maç sonların a ekrana bakakalmaktan sıkıldık. Usain Bolt edasında dibe koşuyoruz, karanlığa gömülüyoruz.

Tüm hatayı Carlos’a yükleyip, sanki FM oynar gibi futbolcu kesiyoruz. Kolay gaza gelip üzerimize düşen görevi yapmıyoruz. Bu buhrandan çıkmak kolay olmayacak elbette. Beşiktaş’ı yıkan bu sefer sadece rakipleri değil aslında. Teknik Direktörü, futbolcusu, sağlık ekibi, başkanı yönetimi, taraftarı... Yani kısacası kendisi.Ben birilerini koruma derdinde değilim ama kimse kusura bakmasın.

Önümüzde çok önemli bir Avrupa Kupası maçı var. İşimiz kolay değil, bunun farkındayız. Falcao ve takım oyunu tehditine karşı, o yükselen grafiğin mimarı olan savunma dörtlümüzden yoksunuz. Fakat Beşiktaş bu. Yeri gelir 2-0‘dan maç verir, yeri gelir Old Trafford’u sükûnete boğar.

En büyük savunma mekanizmamız olan Play Off’a da bu saatten sonra anca renk katarız. Söylenecek söz, yazılacak çok şey var. Bazen kelimeler kifayetsiz kalıyor, boğaz düğümleniyor. Havluyu atmış bir boksör gibiyiz. Uçan kuşa borcumuz var. Özkaynağın, amatör şubelerin hali ortada. Yönetimsel açıdan sıkıntılar had safhada. Bir an önce yeni başkanı seçip yol haritası çizmemiz gerek. Karanlık bir tünelde gidiyoruz; yavaşça, ucundaki beyaz ışığı arıyoruz; kanat çırpmaya… Esenliklerle kalın.

4 Mart 2012 Pazar

Pops Mensah Bonsu Etkisi



Üstteki Fotoğraf, Pops Mensah Bonsu'nun Mersin maçından ters smaç anı. Bonsu'ya sonra döneriz de, arkaplandaki arkadaşlarının yüz ifadelerini dikkat. Çok güzel yakalanmış fotoğraf. Adamın her maç bizi soktuğu durumun özeti adeta. İyi basketbolcu, Güzel Adam. Umarım önümüzdeki yıllarda da burada devam eder. Düşük bir ihtimal da olsa, bir umut işte.

Birkaç tane de bonus verelim. Mersin maçındaki iki smacın swf'si. Ayrıca bir de duvarkağıdı hazırlamıştım bir süre önce. O da dursun arşivde. (ps: fotoların orjinal boyutları için üzerlerine tıklamanız gerektiğini söylemeli miyim hala?)

SWF dosyaları: Kemp'in Asisti, Ters Smacı.