İlk Taş: Sponsor
Milangaz sponsorluğunun devam etmemesi, şube üstü bir durum. Taraftarın, kulübün ilerlemesi gerektiğini düşündüğü yolda mümkün olmayan bir anlaşma olurdu. Başkan’a “Hesap sorsana” diyen bir kitle, “Beşiktaş Milangaz”ı bir sezon daha kabul etmemeliydi zaten. Bu süreç, Ataman’a da bahane oldu. Çok sevdiği Galatasarayına gidebilmekte özgürdü artık. Suçlu olarak da “belirsizlik ortamı yaratan yöneticileri” ortaya koyabilirdi. Ancak sponsor konusu “Oldu, olacak, olamadı, başkası oluyor” derken çözülemedi. Bu ortamda takıma gelen her oyuncu, koç, antrenör: Euroleague handikapından imza atabilirdi. Yoksa şubenin geçmişi ve sponsor mevzusunun uzaması büyük risk. Yani o ilk domino taşı, üzerinde sponsorun ismi yazan taş, devrilince; arkasından gelen karmaşa da bir plan yaratma çabası. Kolay değil.
''Ocak ayında uzun vadeli bir sponsor bekliyoruz. İlerisi için, THY Avrupa Ligi'nde forma reklamı konusunda çok büyük bir firma ile görüşüyoruz'' Erman Kunter hala sponsor konusunda çalışmak ve sıkıntılarla uğraşmak zorunda. 30.12.2012, Ligde 12. hafta bittikten, Euroleague’de Top 16 aşamasına geçildikten sonra.
Kunter ve Hedefleri?
Maddi belirsizlikler, şubenin geçmiş davaları, yeni yönetimin amatörlüğü… Bunların hepsiyle ilgilenmesi gereken, ama hiçbiri yokmuş gibi de bir Euroleague takımı oluşturması gereken Erman Kunter var. O, bunu göze alarak geldi zaten. Ve şahsi kanaatim; Kunter hedefleri ve gerçekleştirdikleri konusunda etkili bir performans ortaya koymuştur. Euroleague’de “sürpriz” bir galibiyet gelmedi ama kazanılması gerekilen tüm maçların yanında “Galibiyet” yazıyordu ilk grup aşaması sonunda. Ligde FB ve GS deplasmanlarına giderken taraftarın ağzında “fark yemesek bari” varken, iki maçı da basit birkaç top kaybı ile verdiğimizi unutmayın. Anadolu Efes maçından Dusko Savanovic çıldırmasına engel olamamak sıkıntı oldu. Markota’nın formunun düştüğü döneme denk gelmeseydi belki o maç da daha etkili olabilirdi takım. Transfer konusunda Falker ve Dasic konularında tutturamadı koç. Bir de bana göre sezon başında Barış Hersek’i daha çok kullanıyordu, bugün sadece koltuk ısıtmada kullanıyor. Verdikleri ve uğraştığı şeyler yanında bunlar gayet kabul edilebilir sportif konular.
“Arroyo’ya ihtiyacımız yok” mu?
Arroyo konusundaki pazarlık aşaması yönetimin işi. (Ki Kunter de mecburen bu sürece dahil olmuştur) Olay, GS’ye indirim yapma ve Arroyo’ya transfer yolu açmak olunca yönetimsel eleştiriler doğal. Sözer’in basketbol piyasasına ne kadar hakim olduğu tartışılır. Orada da ilk sıkıntı bu işi bilen bir şube yöneticisi olmaması ki bunu da Fikret Orman’ın eksi hanesine yazmak gerek en başta. Buyout indirimi, indirim miktarı, hiç indirim yapılmaması bir yana kalsın. Kunter, olay hakkında “Arroyo’ya ihtiyacımız yok” dedi. Bunun sportif ve sportif olmayan iki yönü var. Arroyo bu ortamda Beşiktaş’a mali açıdan gelemez. Bu zaten mümkün değil. Sezon başındaki bütçe doğrultusunda da gelemezdi zaten. “Arroyo feda desin” de ütopik bir önerme zaten. Bir de Arroyo oyun anlayışı bakımından Erman Kunter’in uzun vadede hedeflediği Avrupa basketbolu anlayışına en uzak isim. Kunter’in 3 senelik hedeflerini ve Arroyo’nun 34 yaşında olduğunu da yazalım bir kenara.
Jerrells’a ihtiyacımız var mıydı?
Arroyo’nun geçen seneki “normal sezon” istatistikleri: 14 sayı, 2.4 ribaund, 4.4 asist, 1.8 Top Kaybı, 0.6 Top Çalma. İsabet oranları: % 89 Serbest atış, %33 İki sayı, %47.3 Üçlük.
Jerrells’ın bu seneki lig istatistikleri: 12.6 sayı, 2.4 ribaund, 2.8 asist, 2.4 Top Kaybı, 1.1 Top Çalma. İsabet oranları: %85 Serbest Atış, %37 İki sayı, %47.3 Üçlük.
İstatistiklere bakınca ben iki katı maaş, 8 sene yaş farkı ve bir parça da olsa hedeflenen oyundan uzaklaşmaya değecek bir fark göremiyorum. Tabii ki “Jerrells, Arroyo’dan iyi” veya “Jerrells, en az Arroyo kadar değerli” bir oyuncu diyemeyiz. Ancak Koç’un Jerrells’ı Arroyo’ya tercih etmesini kabul edilebilir kılıyor bunlar. Yaş ve maaş da olanaklar dahilinde kimsenin ses çıkartmaması gereken bir mevzu. (Ki bence Jerrells yine de koç'un birinci tercihi olmayabilirdi; şartlar...)
Tartıyı kendi kişisel sevginize göre değil, Koç’un hedefleri ve olanakları doğrultusunda ayarlayın. Gerçek ölçü öyle ortaya çıkacak. Yoksa kişisel olarak geçen seneki takımın üzerine bu takıma trip atmak, “O heyecan yok ya” diyip sırtını dönmek en kolayı. Taraftarlık hakkında kimseye ders vermek veya şart koymak haddim değil ama olay ciddi kabak tadı vermeye başladı. Hala Hawkins-Arroyo diyen varsa gitsin Galatasaray’ı tutsun. Şeref Yalçın ve oğul Keçeli de GS maçlarındaymış hep.Gidin izleyin. Keyfini çıkarın.
Hala tatmin olmayan varsa Koç'un son maç sonu röportajından bir iki kısım.
'Biz hala basketbol şubesinin 2-3 sene önceki borçlarını ödüyoruz. Biz Arroyo'yu aldık ve bunun sonucunda oyuncumuza para ödüyorduk. Arroyo'nun bize maliyeti 1 milyon dolar olurdu. Açık söylüyorum bizde bu para yok. Hem de takımın kimyasına durumuna baktığımızda da böyle bir oyuncuya ihtiyacımız da yok. Bence Beşiktaş Kulübü uzun bir aradan sonra ilk defa ayağını yorganına göre uzatıyor... Beşiktaş Futbol Takımı'nın mali sorunları yüzünden Avrupa kupalarına katılamadığını hatırlatan Kunter, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Ben böyle bir şey olmasını istemiyorum. Şimdi yapılacak şeyler 3-5 sene sonra tekrar dönüyor. Önümüzde Quaresma, Ferrari ve Del Bosque örnekleri var. Ben bu konuda Beşiktaş Kulübü yöneticilerinin davranışlarını çok doğru buluyorum. Benim basketbol anlayışıma göre, Arroyo gibi bir oyuncuya bizim ihtiyacımız yok. Kadromun bu yapısına güveniyorum. Uzun bir sezon var. En sonunda neler olacağını, kimin play-off'lara doğru ne yapacağını göreceğiz. Galatasaray'ın ihtiyacı vardır ve alır. Ben konuyu da bilmiyorum. Aldı mı, alacak mı- Yöneticilerimiz bir karar almışlar. Bunu kınamamak gerek. Bu işten Beşiktaş Kulübü'nün büyük bir kazancı var.''
ps: isteyen araştırsın fiba'da kaç tane Beşiktaş dava dosyası var.