28 Haziran 2012 Perşembe

Beşiktaş Basketbol Hakkında



Beşiktaş basketbol şubesinde bir gelenek var: Sezon başında kurulan kadro pek oluşmayan beklentileri aşar ve büyük başarılar kazanır. Taraftarın basketbola olan bakışı değişir. Büyük ihtimalle futbol takımı bir şey yapamamıştır ve topyekün basketbola yüklenilir. Ertesi sezon için hayal kurulur. Peşinden, yaz döneminde takım dağıtılır, koç ve oyuncular elde tutulamaz. Hasbelkader oluşmuş düzen yine yıkılır ve bir sonraki sezona sıradan bir play-off takımı olarak girilir. 2005 yılında Efes Pilsen'e karşı final serisi oynayan takım gibi, 2008 yılında Uleb Cup Final Four'unu son topta Galatasaray'a kaptıran takım gibi, büyük ihtimalle bu sezon üç kupalı takım gibi.

2012 kadrosunun da diğerleriyle ortak yönü, sıfır beklentiyle oluşturulmuş olması ve belirli bir döneme kadar taraftarın dikkatini dahil çekmemiş olmasıydı. Sezon başında kontratlarını feshetmeyen yerli oyuncuları yıldırmak için yazın günde üç antrenman yaptıran yönetimle alakalı olarak önceki sezonlarda basketbol sponsorluğundan gelen parayı futbola transfer parası olarak aktardığı söylentileri dahi çıkmıştı. Birkaç ay önce final serisi oynamış olan Galatasaray ve Fenerbahçe transferleri yaparken, Anadolu Efes Euroleague'de Final Four hedefiyle 20 milyon dolarları bulan kadrolar kurarken, Beşiktaş'ta sponsor bulunamaması bir yana, şubenin açık kalıp kalmayacağı dahi tartışılıyordu. Böyle bir ortamda yukarıda bahsettiğim 2008 başarısını getirmiş olan Ergin Ataman takımın başındaydı. Demirören şirketlerinden olan Milangaz en sonunda "kahramanca" Beşiktaş basketboluna sponsor oldu ve şubeyi kapanmaktan "kurtardı".

Tüm bunlarla eş zamanlı olarak gerçekleşen NBA lokavtı sebebiyle yurt dışını tercih eden yıldızlardan biri olan Deron Williams'ın yolu da Milangaz'ın şov ve reklam çabası sebebiyle Beşiktaş'a düştü. Iverson'dan sonra Williams'ı da transfer eden Beşiktaş, Amerika'da Türkiye'nin "reklamını" yapıyordu. 3000 kişilik Akatlar'da 200 kişiye oynayan takım; biraz Fenerbahçe maçı, biraz D-Will, biraz da bayram tatili olmasından dolayı Sinan Erdem Spor Salonu'nda 13 bin kişiye oynuyordu. D-Will'in yanına eklenen Semih Erden ile birlikte kadrosu oturan, iyi basketbol oynayan takım NBA lokavtı bitene dek ligde gayet iyi bir konumdaydı.

Aralık ayında lokavtın bitmesiyle mecburen NBA'e dönen D-Will ve Semih'ten sonra Beşiktaş için biraz abartılı da olsa kümede kalma savaşı verecek takım gözüyle bakıldı şüphesiz. Bu tür yorumlar çok da haksız sayılmazdı, zira kadronun en önemli iki parçası bir anda gitmişti ve takım ortada kalmıştı. Buna rağmen Ergin Ataman Twitter'dan çok iyi transfer yapacaklarının sözünü vermişti ve o dönemde boşta olan oyunculardan en iyi ikiliyi bulup takıma monte etti: Bir sezon önce NBA Final Serisi oynamış olan Carlos Arroyo ve yine NBA tecrübesi bulunan uzun Pops Mensah-Bonsu.

Takıma yeni katılan ikilinin takıma alışmasıyla birlikte Beşiktaş'ın form grafiği tekrar yükseldi ve en sonunda playofflardan önce Türkiye Kupası ve Eurochallenge Kupası kazanılmış oldu. Beşiktaş'ın playoff yolu en zorlu yoldu. Zira ilk turda Fenerbahçe Ülker ile eşleştik. İlk maçı iki kere son topa götürdük ve kazandık. Deplasmandaki maçı da alınca ilk turu kayıpsız geçmiş olduk. İkinci turdaki rakip sezonun favorisi olarak gözüken ve Euroleague'de Top 8'i bir maçla kaçırmış olan Galatasaray Medical Park'tı. İlk maçı çemberin içinden çıkan topla kaybettik fakat üç maç üst üste kazanıp Galatasaray'ı da saf dışı bıraktık. Finaldeki rakip sezon başındaki Euroleague hedeflerinin uzağında kalmış olan Anadolu Efes'ti. Bu seriyi de 4-2 kazandık ve şampiyon olduk. Euroleague'e gitmeye hak kazandık.

Buraya kadar yazdıklarım hepimizin bir yerden sonra soluksuz takip ettiği sezonun bir özetiydi. Buradan sonra yazacaklarım biraz da hâlâ daha inatla, maalesef, sürdürülmeye çalışan bu kötü geleneğimizle alakalı olacak. 

Öncelikle, ülkesinin en büyük iki kupasını kazanmış, üstüne Avrupa'dan bir kupa getirmiş ve elinde Euroleague'e direkt katılım bileti bulunan bir basketbola takımına sahip olan bir kulübün adı ne olursa olsun yönetimi önceliği bu takıma verir. Buna eminim. Ancak, iş 109 yıllık iflas eşiğindeki Beşiktaş olunca, yine maalesef, değişiyor. Basketbol takımı tüm bu işleri yaparken yönetimin önceliği kulübü borca batırmış, iflasa sürüklemiş ve aklımın erdiğinden beri iki şampiyonluk kazanabilmiş olan futbol şubesiydi. Haftalarca onlarca isim tartışıldı teknik direktör için, biz kendi çapımızda Twitter'dan ses duyurmaya çalıştık tabii de, hangi sesi duyaracağız ki zaten? En sonunda teknik direktörlüğe Samet Aybaba getirildi. Tüm bunlar oluyorken takımın koçu Ergin Ataman birkaç TV kanalına ve birkaç internet sitesine sponsorluk işinin bir an önce halledilmesi gerektiğini, oyuncuların ve kendisinin daha fazla bekleyemeyeceğini söylüyordu.

Beşiktaş taraftarının isimlere çok takılmaması gerektiğini anlatmaya çalışsam da, insanlar Ergin Ataman'a ve sponsorluk işini reklam amacıyla yaptığı, sonunda çekip gideceği çok belli olan Milangaz'a takılıp kaldılar. Ergin Ataman yerine herhangi başka bir koçun da olabileceğini, Milangaz yerine de sponsorumuzun Cici Bebe Bisküvi olabileceğini ve asıl problemin yönetimin basketbol işini ciddiye almamış olması olduğunu anlayamadılar. Ergin Ataman tüm bu uyarıları yaparken tek bir yönetici dahi çıkıp da basketbol takımı gündemimizde, bu işi halledeceğiz tarzında bir açıklamasını yapmadı. Aksine, basketbol şube sorumlusu gelen teklifleri yönetime dahi iletmeme lüksünü kendinde gördü ve Beşiktaş'ı Milangaz'ın eline mahkum etti. 

Milangaz çekip gittiğinde ortada sponsorsuz kaldık ve çoğu insanın aksine hak verdiğim bir şekilde Ergin Ataman takımı terk etti. Bakın, yönetim bu işi halletseydi, Ataman'ın önüne belirli bir bütçe ve uzun vadeli plan koysaydı ve Ataman bunu reddedip Galatasaray'a gitseydi, işte o zaman suçlu olurdu. Ergin Ataman geleceği belli olmayan bir takımda kalmak yerine, sponsorluk anlaşması bir yıl olmayan, belirli bir bütçeye sahip ve en önemlisi yönetiminin basketbola da değer verdiği bir takıma gitti. Bu takımın adının Galatasaray olması bir şeyi değiştirmiyor çünkü isimlere takılmamak gerektiğini söylemiştim. İnsanlar yine de Ergin Ataman'ı para sevici olarak tanımladılar. Ataman'ın Galatasaray'a imza attığı miktar yıllık 700 bin euro. Bu işin piyasası bu zaten. Fenerbahçe'nin yurt dışından gelen yeni koçu yıllık 800 bin euro alacak mesela. Kaldı ki, düzeni kurmuş olduğu, Euroleague'e giden ve kendisinin kalması durumunda oyuncuların hepsinin kalmaya hazır olacağı bir takım varken Eurocup'ta oynayacak olan Galatasaray'a gitmesi de biraz saçma olurdu zaten.

Yok, yine olmadı, Milangaz gitti, Ataman da gitti, oldu. Hadi, eyvallah öyle olsun. Beşiktaş kimseye muhtaç değil, sponsorsuz kalmaz denildi. Erman Kunter geldi, ki en az Ataman kadar iyi bir koç olduğunu hepimiz biliyoruz. Aynı zamanda hemen Medicana söylentileri çıktı, içimize bir umut doğdu. Hele ki söylenen rakamları duyunca. 10 milyon euroluk bir bütçeyle Medicana'nın sponsor olacağı söyleniyordu, bu sefer aynı senaryo olmayacak galiba dedik ama Medicana da son anda işten vazgeçti. 

Maalesef, şu anda yavaş yavaş geçen sezon başına doğru ilerliyoruz. "10 milyon dolarlık bir bütçe lazım, sponsor olacak şirket bunun bir kısmını verse yeter, gerisini kulüp tamamlar." açıklamalarıyla sponsor olacak şirketlerin elini güçlendiren, Beşiktaş'ı gerçekten sponsorlara muhtaç etme yoluna sürükleyen bir şube sorumlusu, borç batağındayken önceliği hâlâ daha yeni stadyum olan yönetim, basketbol işini ciddiye alan ve koç-organizasyon işini halledip büyük bütçelerle transferler yapan Galatasaray-Fenerbahçe-Efes üçlüsünün yanında geleceği hakkında tam bir şey söyleyemediğimiz bir Beşiktaş var. Oyuncuların önüne sürebileceğimiz, onlara teklif yaparken burada kalmaları için sebep gösterebileceğimiz bir yapılanma olmasını geçtim, bunun çabası dahi yok. İşte bu yüzden bu sezon müthiş bir uyum yakalamış olan yabancılarımızı elde tutamamak bir tehdit olmaktan çıktı, bir gerçeğe dönüştü. Zoran Erceg'in CSKA Moskva ile anlaştığı haberleri geliyorken, Hawkins'e Fenerbahçe ve Galatasaray'ın, Pops Mensah-Bonsu'ya da Galatasaray'ın ciddi teklifleri olduğunu öğreniyoruz.

Umarım, bir an önce yönetim şurada yazdığım tüm hataları kapatacak şekilde doğru hamleler yapar ve beni utandırır. Bunu çok istiyorum. Acilen sponsor ve organizasyon işi halledilmeli ve yabancı oyuncular elde tutulmalı. Yoksa, 109 yıllık kulüp tarihinin en büyük başarısını yakalamış olan şu takıma yazık olacak. Hem de çok yazık olacak!

Levent Polat

23 Haziran 2012 Cumartesi

Yeni koçumuz: Erman Kunter


5 heceli eski koçumuz Ergin Ataman'ın yerine yeni koçumuz 4 heceli Erman Kunter oldu. Hecelere vurgu yapıyorum çünkü artık çok zorlayarak başka bir yol bulunmazsa "Beşiktaş'ın çocuğu" bestesi yeni hocamız için söylenemeyecek ki belki de en iyisi bu.

Takımımızın başında Beşiktaş'ın formasını başarıyla terletmiş ciddi anlamda "içimizden biri"  var artık. Dileriz bu sponsor ve oyuncu sorunu çözülür de Erman Kunter hocamız çok başarılı olur.